'bir sen eksiktin!, bütün mutsuzluğum senin yüzünden!, Allah seni kahretsin!, hayatımı mahvettin!, her şey senin yüzünden!, ölümüm senin elinden olacak!, hiçbir işe yaramazsın, senden utanıyorum!,'
çoğunlukla da mutfak dolabındaki küçük kırbaçla beni döverdi. Mutfağın ya da oturma odasının köşesine siner, ellerimle yüzümü koruyarak müthiş bir sahne performansıyla yardım için bağırırdım. En küçük bir olayda bile kırbacı eline alırdı. Ama sonunda bu bedensel terbiyenin benim üzerimde etkisiz kaldığını anlayınca; bir sürü kötü laf söyleyerek beni dize getirmeye çalışırdı, açıkçası bu beni her zaman daha derinden yaralardı. Bana karşı, bir sen eksiktin!, bütün mutsuzluğum senin yüzünden!, Allah seni kahretsin!, hayatımı mahvettin!, her şey senin yüzünden!, ölümüm senin elinden olacak!, hiçbir işe yaramazsın, senden utanıyorum!, baban gibi işe yaramaz, peş para etmezin tekisin!, başımın derdi, yalancı! gibi birçok yaralayıcı söz sarf ederdi. Bunlar bana ettiği hakaretlerin yalnızca bir kısmı ve benimle başa çıkmaktaki çaresizliğini kanıtlamaktan başka bir işe yaramıyorlar. Bana hayatım boyunca, onun mutluluğunun önündeki tek engel olduğumu hissettirdi.