Çocukluğumda kendimi, arıların balını bıraktığı gibi; sıradan, sade insanların her birinin ruhunu zenginleştiren bir şeylerini, yaşamla ilgili bilgilerini, düşüncelerini, deneyimlerini bıraktığı bir arı kovanı gibi düşünüyorum.
“Gördüğünüz gibi, çok yalnızım, hiç kimsem yok! Susuyorum, susuyorum, birden içimden bir şeyler taşıyor... O anda bir taşla ya da ağaçla konuşmaya bile hazır oluyorum...”
Şimdi, geçmişi düşünürken kimi zaman her şeyin gerçekten öyle mi olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum, birçok şeyi değiştirmek, yadsımak geliyor içimden.