Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Laiklik

Cogito - Sayı 1

Cogito Dergisi

Cogito - Sayı 1 Gönderileri

Cogito - Sayı 1 kitaplarını, Cogito - Sayı 1 sözleri ve alıntılarını, Cogito - Sayı 1 yazarlarını, Cogito - Sayı 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şuraya Osmanlı'nın bir geri kalma nedeni bırakalım.
İbni Sina, İbni Rüşt, Farabi gibi akıldan yol alarak din ilkelerinin önem ve yüceliğini kanıtlamaya çalışan İslam filozoarını, Osmanlı "uleması" pek tutmamıştır.
Akılcılık sorunu Osmanlı devleti içinde de önemli bir görünüm sunmaktadır. “Osmanlı kültüründe egemen düşünce tarzı akılcılık değildir”.
Reklam
Aklı bir yana birakan, sadeve resmi devlet filozoflarının, seyhülislamların fetvaları ile salt boyun eğmeye itilen insanlar, kendilerini tevekküle bırakınca, İslam toplumları gerilemiştir. Oysa akılcılığı benimseyen Endülüs Emevileri güçlerini ve ileri uygarlıklarını 14-15. yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir.
Aklın sesinin dinlendiği dönemlerde, o dine bağlı toplumlar tarih sahnesinde ilerlemeler kaydetmiştir. Bunun en tipik örneğini Müslüman ve Hıristiyan toplumlar yaşamıştır. Hz. Muhammet'ten itibaren 10. yüzyıla kadar yoğun bir düşünsel tartışma ortamı içinde yaşayan Müslümanlar, bu dönemde akılcılığın gereği olarak bilim, fen, matematik, kültür ve sanatta büyük ilerlemeler kaydetmiştir.
Dinlerin temel amacı değerlerin gerçekleştirilmesidir. Doğruluğu, dürüstlüğü, ahlâki, iyiyi güzeli yaşama sokmak isteyen dinlerde, bu amaçları hiçbir zaman gözden uzak tutmamak gerekir. Dinler içerisindeki birimler, kurallar bu amaçların gerçekleşmesine yöneliktir.
Din Tanrı ile bağ kuran yol olarak, insanlar arası ilişkileri de kapsamaktadır. İnsanlararası ilişkiler de bilimsel açıdan felsefi ve sosyolojik bir görünüm sunar.
Reklam
Hıristiyanlık, Hz. İsa'nın tek tanrılı bir din olan "Hz. İbrahim'in yolunu" özüne uygun olarak canlandırma çabasıdır. Tüm peygamberler gibi o da İsrailoğullarına mensuptur. Başlangıçta Hıristiyanlık kölelerin, ezilelerin, horlananların diniydi. Bu nedenle kendi kabuğuna çekilmişti; köle statüsünde olanların devlet düzeniyle ilişkileri olamazdı. Hz. İsa'nın önceleri özel mülkiyeti ve bu dünyaya ilişkin işleri reddeden bir Musevi mezhebine mensup olduğu ileri sürülmektedir.
Alevi Tanrıyı kendi içinde bilir, yeri göğu Tanrı ile dolu görür. Akıl sahibi insan, Tanrının bir parçası olması nedeniyle doğayı, evreni ve toplum düzenini kavrayarak kendi niyet ve fiillerinden doğan kaderini kavrayarak kendi niyet ve fiillerinden doğan kaderini bizzat kendi belirler. Alevi geleneği şerri Allah'a layık görmez Insanların fiillerinin Allah tarafından yaratılmadığını savunan Anadolu Aleviliğine göre, yüce güç, insana iyi ve kötüyü işleyebilecek bir potansiyel vermiştir. İnsan kendi fiillerinden sorumludur.
Yaratılış, Sünni teolojide tanrının yoktan varetmesidir. Oysa Alevi teolojisi ne göre yaratılış Tanrının kendi özünden fışkırmasıdır. Başka bir anlatımla alevi felsefesinde varoluş tanrı özünün fışkırmasıdır. Bu nedenledir ki Anadolu Aleviliğinde yaratan-yaratılan ikilemi değil, birliği vardır.
İslâm'ın Alevi kesiminde ise Şii İran Alevileri tutucu ve teokratik düzenden yana bir tutumu benimsemektedirler. Aynı temel ilkelerden yol alan Anadolu Alevileri ise özgürlükçü olup laikliğe uygun ve elverişli bir konumu sergilemektedirler. Bunun böyle olmasının nedeni Anadolu Alevilerinin daha farklı sosyal, tarihsel, siyasal, felsefi bir kimlik içinde olmalarıdır. Anadolu Aleviliği tarih boyunca siyasal yönetim mekanizması dışında tutulmuşlardır. Sünni devlet yönetimi karşısında rejime yabancılaşan aleviler zaman zaman başkaldırarak özgürlük bilincine ulaşmışlardır. Öteyandan Alevilik içinde yeşeren Bektaşiliğin yeniçeriler tarafından benimsenmesi, belki de devşirme kökenlerini bilinçaltı anımsatarak onları dinde daha hoşgörülü bir yapıya götürmüştür.
328 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.