Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Laiklik

Cogito - Sayı 1

Cogito Dergisi

En Eski Cogito - Sayı 1 Gönderileri

En Eski Cogito - Sayı 1 kitaplarını, en eski Cogito - Sayı 1 sözleri ve alıntılarını, en eski Cogito - Sayı 1 yazarlarını, en eski Cogito - Sayı 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilginin yerini sloganın, taklitçiliğin, özden yoksun retorik gösterilerin almasıyla, düşünce eylemi besin kaynaklarını neredeyse yitirdi. Bunun en ağır bedellerinden biri de, bilginin rehberliğiyle değerlendirme anlamını taşıyan eleştirinin ülkemizde gelişmemesiyle ödendi.
Sayfa 7 - Ahmet Cemal-YKYKitabı okudu
Demokrasi içindeyiz, ama demokrasinin en kötü biçimini yaşamaktayız. Aristoteles hükümet biçimlerini sıralarken her hükümet biçiminin iyi de kötü de kurulabileceğini vurgulamıştır. Demokrasilerin en kötü biçimi olarak da tüccarların eline geçen bir hükümet biçimini gösterir. Bugün gençlere, öğretmenlere, memurlara, sendikalara politika yapma yasağı uygulanması sonunda demokrasimiz de sanayici ve tüccarların eline kalmıştır.
Sayfa 33 - Bedia Akarsu-YKYKitabı okudu
Reklam
199 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Türkiye'de epey su götüren bir konu olan Laiklik, Cogito dergisi tarafından ilk sayısına tema olarak seçilmiş. Derginin basımından yıllar geçse de birkaç hafta önce siyasiler tarafından tartışılmış gibi hissettirdi, fakat onların sığ bakış açıları olmadan. Karşıt veya farklı görüşlerden yazıların olması da cabası.
Cogito - Sayı 1
Cogito - Sayı 1Cogito Dergisi · Yapı Kredi Yayınları · 199473 okunma
Felsefe tarihinin en dönüştürücü metinlerinden birine. " Sağduyu dünyanın en iyi paylaştırılmış olan şeyidir." diye başlar Descartes, "zira her bir kişi onunla öylesine yeterince donatılmış olduğunu düşünür ki, tüm başkaca şeylerde, yetinme konusunda en fazla zorluk çıkaranlar bile sahip oldukları sağduyunun daha çoğunu asla istemek adetinde değillerdir."
"Dün'le bağlantıyı yalnızca takvim yaprakları düzeyinde tutmanın, en ağır bedellerinden biri, en yakın geçmişi bile bütünüyle yadsımanın, aydınların büyük çoğunluğu bakımından bile neredeyse doğal bir bilinç konumu sayılmasıyla ödendi."
Oysa, asıl sorun, ırk, din, kültür, uygarlık çemberi olarak birbirinden ayrı topluluk- ların birbirine uyguladığı acımasız yok etme siyasası. Zaman aşımına uğramayan insan- lık suçu, asıl bu! Kızılderili kıyımı, yüzyıllardır kanayan zenci sorunu, değişik biçimler- de varolagelen kölelik, Filistin'in yaşadığı -değişebilir, değişecek- yazgı, Bosna ve Kaf- kasya'daki son din savaşları, bütün bunlar hep aynı gerçeğin değişik yüzleri değil mi?
Reklam
Savaşın bitiminde, Polonya Yüksek Mahkemesi'nin Varşova'da süren duruşmaları sırasında, birden çok kamp komutanı, Ekonomi Bürosu (tutuklu işçi çalıştıran sanayi ke- siminin planlama grubu) sorumluları, SS komutanları ve öteki silahlı kamp kadroları, gardiyanlar, hepsi de, "Emir almıştık!" diyerek dönemin Nazi siyasasını ve üst düzey yönetimini suçlamışlardı. Savunmanın en önemli dayanağı, silahlı, bu sözcüklerdi: "Emir aldık!" Yani, kişisel suçluluğun reddi. Yıllar sonra, bugün, İsrail Mahkemesi'ndeki sanıklar da benzer bir savunma yapı- yorlar. Halil kentindeki İbrahim Camii toplukıyımınm sanıkları da. O halde ne değişti?
Dinler ve Laiklik, Niyazi Öktem
Ne yazık ki günümüzde "karışan tanrı" anlayışını gelenekçiler benimsemektedir. Onlara göre yüce güç, nasıl olur da kendi yarattığı evrene ve insana müdahale edemez? Oysa yanıt son derece basit: Tanrı, fanilerin tutku ve arzuları, günlük yaşamlarıyla ilgilenen Zeus değildir. Tanrı, bu kadar basit şeylerle uğraşmaz. Onlar bireysel özgürlüğü bir türlü kabul edememektedirler ve bir güce kayıtsız koşulsuz boyun eğmeyi yeğlemektedirler. Oysa Tanrı, onurlu, kendine benzeyen, özgür "irade-i cüziye" sahibi insanları yaratmıştır; yoksa bir hayvan zavallılığı ile kendini kör yazgıya terk etmiş mahlukları değil! Yazgıcılar, aslında kendilerini Tanrının değil, başka insanların yorum ve çıkarlarına bırakmaktadırlar.
Sayfa 39
Eski Yunanlılar laikos terimiyle “halktan olmayan” kişiyi ifade etmekteydiler. Halk, yani yönetim aygıtını elinde tutmayan tabaka, yönetime maruz kalan kesim Ortaçağ Kilise Latincesinde, bu kelime laicus biçimi alarak, Ruhbandan olmayan, Kiliseye mensup olmayan, herhangi bir dinsel işlevi ve ünvanı olmayan kişi anlamında kullanılmıştır.
Sayfa 17 - Yapı Kredi Yayınları
Laiklik Fransa’da, Hıristiyan cemaatin, ruhban ve onlar dışında kalan laikler olmak üzere iki sınıfa ayrılması ve ruhbanın yönetimdeki Katolik kilisesi ile devlet arasında, siyasi iktidarın kullanılmasından doğan çatışma sonucu ortaya çıkmıştır.
Sayfa 23 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Celine
Halk, ihtilallere kalkıştığında, bu özgürlüğünü istediğinden değil, daha sağlam despotluklar talep ettiğindendir. Halkın nefret ettiği bir şey varsa o da özgürlüktür. Dehşete düşer özgürlükten, ona bakmaya bile tahammül edemez. Halk Çağlar boyunca süregelen bütün ahmaklıkların sergilendiği gerçek bir Müzedir, her şeyi yutar, her şeye hayranlık duyar, her şeyi savunur, hiçbir şeyi anlamaz.
Sayfa 101
"Bilginin rehberliğiyle değerlendirme anlamı taşıyan eleştiri"
Bilginin yerini sloganın, taklitçiliğin, özden yoksun retorik gösterilerinin almasıyla, düşünce eylemi besin kaynaklarını neredeyse bütünüyle yitirdi. Bunun en ağır bedellerinden biri de, bilginin rehberliğiyle değerlendirme anlamı taşıyan eleştirinin ülkemizde gelişmemesiyle ödendi.
328 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.