“Küçük timsahlar yumurtalarından çıkınca, sürünerek nehir kıyısına gittiler. Cornelius ise dik yürüyordu.
Boyu uzayıp güçlendikçe dört ayağı üzerinde pek yürümez oldu. Daha önce hiçbir timsahın görmediği şeyleri görüyordu.
‘Çalıların çok ötesini görebiliyorum' diyordu.
Ama diğerleri, ‘Ne var bunda?' diyorlardı.
‘Balıkları yukarıdan görebiliyorum' diyordu Cornelius.
‘Ne olmuş öyleyse?' diyordu diğerleri, canları sıkkın.
Böylece bir gün, Cornelius öfkelendi ve gitmeye karar verdi.”
Caldecott'lu Leo Lionni özgüven, duygular ve kıskançlık konularına eğilen bu muzip kitabıyla bizi nehir kenarına götürüyor. Yaşananları okurken “İnsanlar doğuştan getirdikleri özellikleriyle övünmeli midir?”, “Sözlerimiz her zaman duygularımızı yansıtır mı?”, “Duygularımızı nasıl gösteririz?” gibi sorularla haşır neşir olup derin konular üzerine sohbet etme imkânı bulacağız. Bir kez daha teşekkürler Lionni.
Cornelius'un diğer timsahlardan farklı özellikleri vardır. Ama anlattığında kimseyi etkileyemez bir türlü. “İki ayağımın üzerinde yürüyebiliyorum” dediğinde “Eee, ne olmuş yani?” yanıtını alır. Umduğu güzel cümleleri hiç duyamaz. Günler böyle geçip giderken, bir maymundan yeni numaralar öğrenir ve timsahlara göstermek ister. Sonuç yine değişmez. Derken öyle bir şey olur ki…