Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cuma Mektupları - 2

İsmet Özel

Cuma Mektupları - 2 Gönderileri

Cuma Mektupları - 2 kitaplarını, Cuma Mektupları - 2 sözleri ve alıntılarını, Cuma Mektupları - 2 yazarlarını, Cuma Mektupları - 2 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çünkü milliyetçilik, milletin kültürü ve iradesi arasındaki kaynaşmanın bir türevi olarak değil, millet üzerinde hükmünü yürüten organizasyonun soyut ideolojik zorlamalarının uzantısı olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü milliyetçilik modernleşmenin ister istemez kabul ettirdiği ve Avrupa'daki fikri ve siyasi olaylar yoğunluğundan nasibini almamış insan toplulukları üzerine salınmış tehdittir. Siyasî organizasyon bu tehditi hükmü altında tuttuğu insanlara, insan öbeklerine yöneltir, aynı siyasî organizasyon rakibi saydığı siyasî organizasyonu da bu tehdit karşısında bırakır.
Yeryüzündeki devletler de dünya sisteminin birer birimi gibi çalışmadıkça günlük işleyişini bile temin edemeyen kuruluşlar durumuna düşürülmüşlerdir. Yani bir bakıma dünya sistemi dediğimiz şirketin şubeleri gibidirler... Bu şubeler hem bütünlüklerini korumak, hem de sisteme iyi hizmet sunabilmek için ideolojik bir kuruntuya yani milliyetçiliğe muhtaçtırlar.
Reklam
Menfaatini koruma dürtüsü her ferdi, her insan öbeğini, her meslekî topluluğu harekete geçirebildiği için her türlü organizasyonun önemi artıyor. Böylelikle hem iyi örgütlenen güçleniyor, hem de güçlenen iyi örgütleniyor. Toplumun kültürü para, toplumun iradesi parayı artırmak olunca toplum yönetimi paranın iktidarı şeklinde ortaya çıkabiliyor. Dünya sistemi dediğimiz yapı, bu iktidarın tezâhürü olarak etkinliğini bütün insan toplulukları üzerinde gösterebiliyor. Dünya sistemi menfaatini koruma dürtüsünü istismar ederek dünya üzerinde insanların birliğini sağlayacak bir oluşumu gerçekleştirmiş değil. Bilâkis insanları para esasına dayalı bir hiyerarşiye zorlayarak bölmüş ve her küçük farktan sistemin işleyişine yarayacak sonuçlar elde etmeye yönelmiştir.
Ne var ki bu ülkelerde toplumun kültürü, iradesi ve yönetimi temel tutmayacak şekilde "oluşturulmuş", böylelikle Asya, Afrika. Latin Amerika ülkelerinde yırtıp yapıştırma türünden bir millet anlayışı geçerli kılınmıştır. Bir ülkede kapitalist ilişkilerin gelişme oranı o ülkede menfaat birliğinin kurulmasını kolaylaştırmakta, dolayısıyla millet ve refah düzeyi birbirine yakın kavramlar haline girebilmektedir. Denetim altında tutulan ülkelerde yönetimin toplumun çoğunluğunu teşkil eden ve yönetimin geleceğini teminata bağlayacak olan insan çoğunluğuna sahip olduğundan yüksek bir hayat düzeyi vaadedemeyeceği için ve korunmasını beklediği bir refah düzeninin zaten o çoğunluğa ulaşmamış bulunduğu bir gerçek olduğu için "millet" kısa vadade toplumdaki en köklü insanî değerlerin istismarı suretiyle oluşturulmak istenir.
Asya'nın ve Afrika'nın toplumları gelişim şartları ve gelişim süreçleri Avrupa'daki toplumlara hiç benzemediği halde belli siyasî, sosyal ve iktisadî kalıplara uymaya zorlandılar. Millet (nation) bu kalıpların en anlaşılmaz olanıdır. Bugün aklı başında hiç kimse Kongo milletinden veya Kamboçya milletinden ne anlamak gerektiğini açıklayamaz. Aynı anlamsızlık Yugoslavya için de, Suriye için de geçerlidir.
Her toplum kapitalizmin baskısı altında millet olabilmek için kendine bir dayanak aramakta, bu arayış içinde kendine en kolay ve en çabuk güç temin edecek değerleri harekete geçirme mecburiyetini hissetmektedir. Son üçyüz yılın gelişim şartları Avrupa milletlerine kendi başlarının çaresine bakmak için bazı tutamaklar sağlamıştır diyebiliriz. Sözkonusu tutamaklar aynı zamanda Avrupalı olmayan toplumların da başını yiyen etmenler haline kolayca girebildiler.
Reklam
Bir devlet yükseliş halinde ise devletten anlaşılan bir amaçtır, düşüş halinde bir devletten anlaşılan da baskıdan başka değildir.
Gençlik siyaset terminolojisinin en asılsız kavramı olmakla birlikte bir ülkeye karışıklık getirmenin de en elverişli aracıdır.
Modern devletlerin doğuşunda ve modern milletlerin oluşumunda üç esaslı dalga belirleyici rol oynamıştır. Bunlardan birinci feodalizm ile doğu despotizmi arasındaki zıtlıktır. İkincisi erken endüstrileşme ile geç endüstrileşme dolayısıyla ortaya çıkan zıtlıktır. Üçüncüsü ise koloni kurulmasından yarar sağlayanlarla, kolonileşmeden zarar görenler arasındaki zıtlıktır. Son iki bin yılın insanlık tarihi içinde andığımız bu üç zıtlıktan birinden veya birkaçından etkilenmemiş ne bir devlet ne de bir millet vardır.
Dünya bir mücadele, bir mücahede yeridir. Karşımıza çıkan zorlukları çözümleme isteğimiz bir nihaî "mutlu son" elde etmek için değil; doğru karşısında duyarlı olduğumuzu belirgin kılmak, daha doğrusu doğruya, hakikate yaraşır olduğumuzu gösterebilmek içindir.
749 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.