"Keşke zihnimizin ve kalbimizin ta orta yerinde de bir dolunay olsaydı, olsaydı da tümüyle aydınlatsaydık karanlık taraflarımızı. Göremediklerimizi bize gösterseydi. Aydınlatsaydı bütün gecelerimizi. Maalesef böyle bir durum söz konusu değildi. Sadece bir taneydi ve ben de buna razıydım."
Bir kavganın ortasında gibiydim, dört bir yanımdan sesler, küfürler ve bağırışlar yükseliyordu, ben onları ayırmaya çalışıyordum. Her çabamda tekme ve yumrukların hedefi ben oluyordum ve bitirmeye çalıştığım kavgayı daha da çok alevlendiriyordum.
"Bu hayatta," dedi, "en zor şey nedir, biliyor musun?"
Arkamı dönüp "Ne?" dercesine baktım, devam etti:
"Orospu çocuklarına iyi davranmak. Bunu yaparsan gerçekten iyi bir insan olursun..."
Onlara zihinlerini kullanmak ağır geliyordu ve zihinlerini hadım ediyorlar, onları kısırlaştırmayı seçiyorlardı; böylece dertten tasadan ırak, gamsız bir hayatları oluyordu.
Fena bir eser değil. Bir oturuşta okunabilecek bir kitap; kısa ama oldukça yoğun. Müthiş bir karamsarlık var romanda, o depresif hava ciğerlerinize nüfuz ediyor ve sizi de hasta ediyor. 100 sayfalık bir roman nasıl bu kadar etkileyici ve çarpıcı olur anlamıyorum.
Bu bir durum anlatısı, çok fazla şey dönmüyor, çok fazla karakter yok, olay yok. Başkarakterin birkaç günü anlatılıyor, zihniyle olan savaşı, karanlıkla, karanlık düşünceler ile, açlık ve yalnızlık ile... Distopyavari bir hikâye, vurucu ve çarpıcı bir anlatım tarzı...
Herkese tavsiye ederim.
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202236 okunma