MİT işkencehânesindeki bir hücrede, benden
"Tilki Günlüğü" isimli, o zaman henüz basılmamış eserim hakkında bilgi edinmek istiyene söylediklerim: — "Şöyle bir misâl vereyim: Eserde ismi geçen herkes bir bakıma benim aksim-yankım; ve bu bakımdan, burada bana işkence yapanlar da, benim nefsimin bana ezasını gösteriyor ve nefs tezkiyesine âlet oluyor... Herşey benim aksimyankım; bu dünyada gördüklerim bir rüyâ, bir vehim!"
İşte, bir kere daha psikopat(!) olduğumu anlayıverdiler!..
“Tanrı, sesimi duymuyor!”...
Bir romandan bir cümle.
Bayat mı bayat, aptal düşüncesi.
“Niçin haksızlıkları düzeltmiyor?”...
“Niçin şunu şöyle, bunu da böyle yapmıyor?”
vesaire.
Bak Allah’ın sersem kulu:
Allah, mutlak irade; evveli yok, sonu yok, mutlak eksiksiz. Sana şah damarından daha yakınken, ne ki O sanırsın,O değil; O ötenin de ötesinde, sonsuz kere ötenin de ötesinde.
Şayet inanıyorsan, soruların (haşa) eksiklik, iradesizlik izafesidir ki, o, Allah olamaz. Senin iradenin zabtına muhatab, sorguya çekilebilen eksikli, puttur ki, Allah değil.
Eğer inanmıyorsan, inanmadığına takaza ne?
Sana denir ki, tezatlar içinde ahmak!...
Ahmak, ruha ve akla dağınıklık verir... Ahmakla istişare gerekmez... Ahmağın sevgisi ayının sevgisine benzer; onun sevgisi kin, kini sevgidir... İlim insanın cehlini alır, ahmaklığını almaz...
“Eğer sabredersen, hakkındaki kader hükmü gelir geçer ve sen ecir kazanırsın. Sabretmezsen hakkındaki kader hükmü yine yerini bulur ve sen ezâ çektiğinle kalırsın” diyor Hazreti Ömer...
Ve Batı tefekküründen bir hikmet:
“Dehâ, sabrın bir başka çeşididir!”