“Küçük esnaf, ne efendisiydi milletimizin, ne de büyüklerimiz. Söylevlerde tek adı anılmayan, ilçe mahfelinde ne övülmek, ne de henüz yetişmek için tek sözü edilmeyen...”
“Dündar Öğretmen, ilk kez bu gazetenin yazdıklarına inanmadı. İlk kes olmayan, olamayacak bir şeyi var gösterdiklerini sandı. Gazete, şimdi gözünde, Atatürk’e “hasta” demenin kusurunu taşıyordu.”
“Kim istemez kendini beğenerek ölmeyi? Kendimi doğrulamış olarak ölmeyi ben de isterim. Her şeyde haklı bularak kendimi. Bütün haksızlıkları da başkasına yıkarak. Devrederek. ‘Kısmet değilmiş.’ “
"Bir gün öğretmen de ölür. Ama ardından binlerce ve binlerce kişide yaşar o. Bir alev, sönmez bir ateş gibi, ilim meşalesini nesilden nesile devreder." - Dündar Öğretmen
Yatağın içinde kımıldamadan yatıyorum. Ölmeye girdiğim yatak sıcacık. Çıplak gövdem temiz, kolalı çarşafların üstünde yine de üşüyor. Battaniyenin altında titriyorum. Bu titreme beni hem ölüme yaklaştırıyor, hem ölümden uzaklaştırıyor. Bir ölüm titremesi belki. Ama titredikçe ölmemiş olduğumu anlıyorum. Hücrelerim hala yaşadığımı bağırıp duruyor. Acaba ne zaman öleceğim? Ne zaman tamamlanacak can çekişmesi.
Ölmeye Yatmak, ilk kitap