İnsanın asıl amacının ve ondan büyük kazanç bekleme gereken gayelerin en yücesi olanının, Allah'ın rızasını elde etmek olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla Allah, onu kutsi alanına dâvet edip kendi ülfet abasıyla örter, cehennem ve kendi gazabınin azabından uzaklaştırır.
Bu gayeyi amaç edinen insanın önüne her birinin kendisine has hususları ve imtiyazları olan iki yol çıkar. Bu iki yoldan dilediğini yolda ilerler:
Birincisi: Doğru olan tasavvufun yolu. Bu yolun ana hatları, samimiyet, amel ve kalbi mahlûkatın iyi veya kötü meşgalelerinden alıkoymak şeklinde sıralanabilir. Bu yol daha yakın ve daha selimdir.
İkincisi: Tâlim ve irşad yolu. Bu yol ihlas ve amel yönünden birincisiyle aynı, insanların arasına karışmak, topluluklarının arasına karışmak, onların halleriyle ilgilenmek ve hastalıklarına deva bulmak yönünden ise ondan ayrılır. Allah dininde, en üstün yol budur. Nitekim Kuran-ı Azim de bu yola davet etmiş, Resul-i Kerim de bu yolun faziletini seslenmiştir. Birincisini geçtikten sonra pek çok yararından ve faziletlerinin azametinden dolayı ikincisi bende daha ağır bastı. Çünkü öğrenim görmüş ve bir şeyi idrak etmiş olana ikinci yol daha vaciptir ve daha güzeldir.
"(dini ilimlerde iyice derinleşsinler) soydaşları kendilerine döndüğünde onlara uyarıda bulunabilsinler diye. Umulur ki dikkatli olurlar." (Tevbe, 9/22)
Öyle inanıyorum ki günümüz gençliğine kitap hikaye, gazete veya dergi suretiyle sunulan bu kültürel gıdaların ciddi bir şekilde kalburdan geçirilmesine ihtiyaç duyuyoruz.