Farklı bir roman...
Rüya ve gerçek, gerçek ve rüya. İç, için içinde; giz, gizin gizinde...
Alışılagelmiş romanların haricinde bir eser. Bir lahza durun ve seyredin. "Davulun Kıyısındaki Köy"de neler oluyor? A'dan başlayıp Z'ye giden, sonu başından belli olan kitapları bir müddet kenara koyun ve A'dan nereye gittiği belli olmayan, bulunduğu yerden tekrar A'ya giden bu kitabı okuyun. Okuru az, tanınırlığı yok belki de. Ama bambaşka bir hissiyat. Kitabı bitirdiğim andan beri, bu kitaptan ne anladım, diye soruyorum kendime. Ne anladım, ne kattı bana? Bilmiyorum ama içimde garip bir mutluluk var.
Bu kitaptan önce Recep Yılmaz'a ait Çerçici kitabını okumuştum. Bazı ifadeler birbirine çok yakın ve üslup aynı. Galiba artık yeni dönem hikâyeciliği, romancılığı gömlek değiştiriyor, bedeniyle birlikte. Kitapta sanki Kur'an-ı Kerim'den alıntılanmış yerler ya da benzerlikler var gibi geldi bana. Parça geçişleri, dizi geçişleri gibiydi. Kısa. Eksiksiz. Ama Çerçici kitabında olduğu gibi buna da aynı tepkim var, hikâye biraz daha uzun olamaz mıydı?
Oku geç yapılamayacak bir kitap. Okurken düşünmek hatta bolca düşünmek gerek. Günümüzün didaktik fıkraları olabilir bu tarz eserler. Güldürmüyor ama düşündürüyor...
Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum...