Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

DP'nin Kurucusu Refik Koraltan Anlatıyor

Demokratlar

Kamil Maman

Demokratlar Gönderileri

Demokratlar kitaplarını, Demokratlar sözleri ve alıntılarını, Demokratlar yazarlarını, Demokratlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yassıada'da davaları 27 Mayıs Darbesi'nden yaklaşık beş ay sonra, 14 Ekim 1960 günü başlanmıştı. 15 Eylül 1961 tarihindeki karar gününe kadar 287 duruşma yapıldı. İlk olarak Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişti. Adnan Menderes ilaç zehirlenmesinden dolayı infaz ertesi güne kalmıştı. O sırada İmralı'ya bardaktan boşalırcasına yağmur yaşamaya başladı. İdam kararı güpegündüz gerçekleştirilmişti. Menderes'in hazin dramı işte böyle noktalamıştı. Yassıada Mahkemelerinde karar sonunda 15 İdam, 31 ömür boyu hapis, 418 kişi 6 aydan 20 yıla kadar değişen hapis cezaları alınmıştı. Daha sonra 15 idam hükümlüsünden 12 sinin cezası müebbete çevrildi. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'ın imzaları ise tasdik edilmiştir.
Sayfa 223Kitabı okudu
Yassıada Mahkemeleri kurulmuştu. İzleyiciler ve mahkeme heyeti Demokratlar hakkında yapmadık iftira bırakmamıştı. Açıktan açığa Koraltan ve arkadaşlarının kellelerini istiyorlardı. İsmet İnönü ve arkadaşları, Demokratların sonunu hazin bir şekilde noktalamıştı.
Reklam
1960 baharında ordu içten içe kaynıyordu. Koraltan'ın askeri cunta ile ilgili aldığı duyumlarını söylediğinde kulak asmayan Adnan Bey, darbenin yaklaştığını anladığında ise çok geç kalmıştı. 27 Mayıs sabahı, Milli Birlik Komitesi, askeri darbeyi radyodan haykırdığı anlarda gözaltına alınıp tutuklananlar, elleri arkasından kelepçeli yassıada zindanlarına götürülüyordu.
Artık yoğun bir siyasi mücadele başlamış ve bu mücadele meyvelerini vermeye başlamıştı. Tarih 1950 gösterdiğinde Demokratlar İsmet Paşa'ya karşı ezici bir çoğunlukla iktidara gelmişti.
İsmet İnönü'nün türlü seçim hileleri sonucunda muhalefet partisi olarak mecliste yerini alan Demokrat Partililer hakkında Çankaya'da da değişik planlar yapıyordu. CHP'nin etkin vekillerinden Nihat Erim, İsmet Paşa'ya İstiklal Mahkemelerini kurup, Koraltan ve arkadaşlarını darağacında sallandırma teklifi sunacak kadar ileri gitmişti.
Artık yeni bir parti kurulması kaçınılmaz hale gelmişti. Bu dörtlüyü Demokratlar diye adlandırılan basın, her hareketlerini de yakından izlemekteydi. "7 OCAK 1946'da, Koraltan, partinin kuruluş dilekçesini verir." Ardından yapılan bir basın toplantısıyla Demokrat Parti'nin kuruluşu resmen duyurulmuştur.
Reklam
İkiliye Adnan Menderes de katılmış ve Fuat Köprülü'yü de beraberinde getirmişti. CHP saflarında yer alan bu isimler, Cumhuriyet tarihinin ilk demokrasi manifestosu olarak anılan "Dörtlü Takrir"i verme kararı almışlardı. Mecliste oylanan ve reddedilen bu takrir, altında imzaları ve isimleri olan Koraltan, Bayar, Menderes ve Köprülü'nün de CHP' deki siyasi yaşamlarının sonunu hazırlamıştı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tek Parti Yönetimi'ni kaldıramaz duruma gelmiş, ülkede rüşvet, denetimsizlik ve sefalet tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştı. Bayar, Koraltan'a bu işin iki kişiyle olmayacağını söylüyor ve başka isimlerle de temasa geçilmesi gerektiğini ifade ediyordu.
Koraltan giderek Refik Saydam hükümetini tenkit eder konuşmalar yapıyor ve Bayar'la daha da yakınlaşıyordu. Bir gün kendisine gelen bir telgrafta İçel Milletvekili olduğu bildirildi. Buna bir anlam verememişti. Valilik görevini bırakarak Ankara'ya döndü. Bundan sonra Bayar'la ev sohbetleri başlamıştı. Bayar'ın yaşı ilerlemişti ve politikadan uzak durmak istiyordu, fakat Koraltan onu politikaya dönmesi için ikna etmeye çalışıyordu.
1914'te savcı olarak görev yaptığı Bursa'ya 1939'da vali olarak tekrar gönderilen Koraltan'ın burada yaptıkları ne kadar ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunu gösteriyordu. Koraltan, Bursa'nın çehresiyle ilgili hummalı bir çalışma yürüttüğü sırada, İkinci Dünya Savaşı patlak vermişti. Her ne kadar Türkiye savaşa girmese de sıkıntılar büyük olmuştu. Açlık öyle bir hal almıştı ki Refik Bey'in anlatımıyla "Atlar birbirlerinin yellerini ve kuyruklarını yemeye başlamıştı." Koraltan, halkın dişinden tırnağından artırarak verdiği servetlerin nerelere harcandığını sormaktan kendini alamıyordu. O günlerde Celal Bayar başvekillikten uzaklaştırılmış ve dinlenmek için Bursa'ya gelmişti. İkili yine aynı şehirde, 26 yıl sonra tekrar karşılaşmıştı.
Reklam
Artık Koraltan, Ankara'daki o adam değildi. Anadolu'da halkın yakınında bulunduğu süre boyunca giderek kafasında farklı şeyler oluşuyordu. Özellikle Tek Parti Dönemi'ne dair fikirleri giderek değişiyor ve kafasında ikinci bir partinin tohumları atılmaya başlıyordu.
Trabzon valisi olduğu dönemde, defalarca isteyip alamadığı harcırah için Ankara'ya çektiği telgraf: "Her defasında masadan cevap verdiniz. Bir defa da kasadan cevap vermeye çalışınız. Devletin mümessili sıfatıyla halka verdiğim söz ve teminattan hicap duyuyorum." Bu konu sık sık konuşulmaya başladığında Mustafa Kemal, "Koraltan'ın düşüncesi yerinde. Hakiki devlet adamı buna derler. İstediği parayı verin." dedi ve ertesi gün istenilen para gönderildi. Bu paralar Trabzon'a tarımsal olarak canlılık getirmişti.
Koraltan, 1936 senesinin başında Ankara'dan ayrılmış ve Anadolu'nun çeşitli illerinde valilik görevleri başlamıştı. Meclisin en etkili vekilleri arasına girmişti ve bu etki bürokratlar arasında devam edecekti. İlk önce Artvin'in bütün yollarını halkla birlikte eline kazma kürek alarak yapımına koyuldu. Buradaki görevinin ardından Trabzon'a vali olarak gönderildi. O dönemde, bölgede tarım ve hayvancılığın gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.
Yeni bir devlet kurulmuş, İnkılapların ardından Türkiye'de siyasi hayat da değişiklik göstermeye başlamıştı. Bu durum Refik Koraltan için de yeni bir süreçti. Milli Mücadele'yle birlikte katıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden 15 sene sonra ayrılma vakti gelmişti. İsmet İnönü onu artık mecliste istemiyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruluşundan hemen sonra Hıyaneti Vatan Kanunu çıkarmış, Mustafa Kemal, Refik Konya'yı iyi bir hukukçu olmasından dolayı beşinci İstiklal Mahkemesi Reisliği görevini teklif eder. Refik bey, İstiklal Mahkemelerinde ağır ceza vermekten yana değildi, bu durum özellikle ağır cezalar verilmesinden yana olan İsmet Paşa'nın dikkatini çekiyordu.
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.