Bugün sizlere kalemiyle yeni tanıştığım bir yazarın kitabıyla geldim.
Tam bir dram kitabıydı.
Kitaptaki karakterler birbirlerinin karakterlerini öyle bir analiz etmişler ki birbirlerinin bir sonraki adımını ne hissedeceklerini bile biliyorlardı.
Birinin karakterini bu kadar iyi tanıyabilmek ister miydim diye sizi düşündürüyor.
Karakterler asla cıvık bir karakter değildi aksine hepsi ağır başlı ve ne yaptığını bilen insanlardı.
Kitabın konusuna gelince
Nehir, anne ve babasının boşanmasından sonra annesinin evlendiği adam Nehir'e çok da iyi davranmıyor.
O çocuk aklıyla annesini korumaya çalışırken annesi ona yapılana sesini çıkarmıyor.
10 yaşından sonra babasının çok güvendiği arkadaşının annesiyle birlikte yaşamaya başlıyor ve Deniz ve Emre ile arkadaş oluyor. Emre ile dostluğu kardeşliğe dönüşürken Deniz her yaşında ağır bir adam olarak birbirlerinin hayatındaki yerlerine sımsıkı bağlı yaşıyor.
Zaman su gibi akıp giderken Nehir ve Deniz iki yetişkin oluyorlar ve Nehir bir dönemden sonra Deniz'e karşı olan hislerinin boyutunu ve anlamını düşünüyor. Sonuca vardığında mutluluk her daim yanlarında olsa da Nehir'in yaptığı bir hata Deniz'i Emre'yi ve kendisini bir çıkmaza sürüklemesine neden oluyor
Özlem öyle bir şey işte, öyle bir batar ki... Bazen soluduğun havadan ciğerlerine, bazen de onun yanında sırtını yasladığın bir ağacın gövdesindeki incecik bir kabuktan yüreğine.
Nefesimi sakla, kokunu saçma, yüzünü sakla benden. Sesin kaybolsun kulaklarımdan. Yok olsun hepsi bir bir etrafında.. Sadece sen kal yanımda, suçunla günahınla sadece sen...
Şu ana kadar hep beğendiğim, bayıldığım kitaplara inceleme yaptım. Ama bu sefer öyle olmayacak.
Oğuz Aktürk'ün "okunmadan ölünmesi gereken kitaplar" serisinden geliyorum. Videolarını izlediğimde dedim ki ben neden beğenmediğim kitaplara inceleme yazmıyorum ki?
Her neyse, bu sefer beğenmediğim kitabı inceleyeceğimi söyleyerek daha fazla