Nevrotik depresyonda, gerçeklik duygusu ve kişilik bozulmamıştır. Semptomlar hastada rahatsız edici bir etki bırakır ve medikal yardım gerektirir.
Psikozda ise, bu durumun tam aksine, kişilik, kendi patolojisinin bilincinde olmayan hastanın, afektifliğindeki ve dış dünya ile ilişkilerindeki değişiklikleri de beraberinde getiren, düşünce biçiminden doğan taşkın fantazmalarından oluşan yeni bir gerçeklikle altüst olur.
Depresyon, normalden patolojiğe, şüpheden umutsuzluğa, tembellikten devinimsizliğe, iç sıkıntısından kaygıya, ilgisizlikten ölüm isteğine, hırçınlıktan intihara; gecenin alacakaranlığındaki farklı gölgeler gibi bir ruh halidir.
Depresyonun tehlikesi, kişinin kendisi veya çevresi tarafından kolayca anlaşılamamasından ileri gelir.
Bu kişi; içine kapalılığına, ilgisizliğine, boyun eğmişliğine gömülmüş olduğudan, başkaları tarafından yanlış algılanmış ruh halini pek anlatamaz.
Büyük acı duygusu olan üzüntü, belki de üzücü bir olaya karşı doğru bir cevaptır, ama bunun şiddeti ve süresi acıya kıyasla çok fazla olduğunda, özellikle de belli bir nedene bağlı olarak oluşmadığında patolojiktir.
Üzüntü duygusu depresyon değildir, fakat depresyon, kaçınılmaz olarak üzüntüyü de içerir ki, bunun şiddeti günlük yaşamı, aktiviteyi, kendini değerlendirmeyi, yargıyı ve yatma, yemek yeme gibi temel fonksiyonları etkiler.
19. yüzyılda, Baillarger tarafından depresyon kavramı, bitkinlik ve üzüntü dönemleri ve bunu izleyen coşkunluk ve mutluluk dönemlerini sistemli olarak tanımlamak üzere kullanılmıştır.