Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derviş Keşkülü

Necdet Tosun

Derviş Keşkülü Gönderileri

Derviş Keşkülü kitaplarını, Derviş Keşkülü sözleri ve alıntılarını, Derviş Keşkülü yazarlarını, Derviş Keşkülü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ancak isti'dâdı ne yönde olursa olsun, tasavvuf kültürünün ahlâk ve måneviyat birikiminden herkesin istifade edebileceği bir nokta vardır. Çünkü tasavvuf yolu bazı insanları evliyâ yaparken, bazılarını da en azından eşkiya olmaktan kurtarır.
Çiçek ve derviş denince, Bursalı Emir Sultan’ın başlattığı Erguvan Bayramı’nı anmadan geçmek olmaz. İlkbaharda salkım salkım erguvan çiçekleri açtığı zaman Emir Sultan Bursa’da müridleriyle bir araya geliyor ve topluca Allah’ı zikrediyorlardı. Emir Sultan’ın vefatından sonra da bu gelenek aynı şekilde devam etti. Bursa’da yüz yıl öncesine kadar devam eden bu bahar geleneğini Evliyâ Çelebi “Erguvan Cemiyeti” diye anar.
tasavvuf kültüründe çiçek
Reklam
Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi (Âl-i İmrân, 3/159).
Bazıları nafile ibadetle meşgul olmak hizmetten daha önemlidir zanneder. Hizmetin semeresi gönüllerde muhabbet ve huzurdur. "kalpler, kendisine iyilik eden kişiye sevgi duyan bir yapıda yaratılmıştır" sözü bunu açıklamaktadır.
Sayfa 54 - Erkam yayınlarıKitabı okuyacak
"Allah'a yaklaşmaya vesile arayın!" (el-maide, 5/35) ayetinin yorumunda İsmail Hakkı Bursevi, "Mürşid-i kamiller de Allah'a yaklaşmaya vesiledirler" demektedir.
Sayfa 38 - Erkam yayınlarıKitabı okuyacak
Niyâzî Mısrî
Savm u salât u hac ile, sanma zâhid biter işin, İnsan-ı kâmil olmağa, lâzım olan irfân imiş… Zühdünü ko, aşka düş, ehl-i cenân etsin seni, Pîr-i aşka kulluk et, cânâna cân etsin seni...
Sayfa 69
Reklam
İlim ilim bilmekdür, ilim kendin bilmekdür, Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır. Okumakdan ma‘nâ ne, kişi Hakk’ı bilmekdür, Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emekdür... Yunus Emre der hoca, gerekse bin var hacca, Hepsinden eyüce, bir gönüle girmekdür.
Sayfa 66
Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi (Âl-i İmrân, 3/159).
Sayfa 59
Hacca giden kişi ihrâma girme yerinde (mîkât mahallinde) elbiselerini çıkarırken kalbindeki kin ve hased gibi kötü huyları da çıkarıp atmalıdır. “Lebbeyk” (emrine uydum) diye duâ (telbiye) ederken bundan sonra nefse ve şeytana uymamaya karar verir. Hacerü’l-esved denen siyah taşı selamlayıp öptükten sonra Allah’a kulluk sözü verdiğini düşünür. Safâ tepesine gelince kalbinin safâsını (temizliğini) bozacak şeyleri kalbine sokmamaya azmeder. Safâ ile Merve tepeleri arasında hızlı yürürken (hervele) nefis ve şeytandan kaçtığını düşünür. Arafât isimli yere varınca Kıyâmet’ten sonra dirilip Allah ile tanışacağı ânı düşünür. Saçlarını traş ederken kibir ve övülme isteğini de kesmeleri gerekir. Kurban keserken kendi içindeki nefsini de kurban etmelidir. (nefsinin kötü huylarını da yok etmelidir) Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî
Sayfa 46
İlk dönem sûfîlerinden Basralı Mâlik b. Dînâr’ın (ö. 131/748) komşusu yahudi idi. Bu kişi Mâlik b. Dînâr’ın evinin duvarını tuvalet olarak kullanır ve bahçesini kirletirdi. Mâlik de her gün duvarını ve bahçesini temizlerdi. Birgün komşusu Mâlik’e: “Bu necâsetten rahatsız olmuyor musun?” diye sordu. Mâlik: “Evet rahatsız oluyorum ama temizliyorum” dedi. Komşusu: Bu sıkıntıyı niçin ve kim için çekiyorsun” diye sorunca, Mâlik: “Allah rızası için, çünkü Allah öfkesini yutup insanları afvedenleri müttakîlerden saymaktadır.” diye cevap verdi. Bunun üzerine yahudi komşusu: “Ne güzel bir din! Allah dostu, Allah düşmanının sıkıntısına katlanıyor ve sabr ediyor” dedi, Müslüman oldu.
Sayfa 32
Reklam
Cüneyd-i Bağdâdî’ye: “İhlâsı kimden öğrendiniz?” diye sorduklarında şöyle cevap vermiştir: “Mekke-i Mükerreme’de bulunuyordum. Bir berber gördüm. Ona: “Allah rızâsı için benim saçlarımı kısaltıp düzeltebilir misin?” dedim. Berber: “Elbette” dedi. O sırada, mevki sâhibi birini traş etmekte idi. Hemen traşını bırakıp: “Efendi, kalk! Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhal ona bakılır” dedi. Sonra berber koltuğuna ben oturtup traş ett. Ardından bana bir miktar altın verp: “İhtyaçların için lâzım olur, onlara harcarsın!” dedi. Ben bu hâle çok hayret edip, elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim. Az bir zaman sonra bana Basra’dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi ona verince sebebini sordu. Ben de niyetimi açıkladım. Bunun üzerine bana: “Sen, Allah rızâsı için beni traş et” dedin. Ben de o niyetle seni traş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyetimde ve ihlâsımda bir değişme olmasından korkuyorum” dedi.
Sayfa 29
Abdülkâdir Geylânî hazretleri de: İhlâs, insanların görmesini hatıra getirmeyip, Yaradanın dâimâ gördüğünü unutmamaktır” derdi.
Sayfa 29
Seyyid Emîr Külâl hazretleri sohbetlerinde şöyle derdi: “Ey dostlar! İhlâslı olunuz. Her işinizi Allah rızâsı için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlâssız yapılan amel, üzerinde pâdişâhın mührü bulunmayan sahte para gibidir. Pâdişâhın damgası bulunmayan parayı kimse almaz. Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır. İhlâs ile yapılan az amel, Allah Teâlâ katında çok amel gibidir. İhlâssız yapılan çok amelin ise, Hak Teâlâ katında kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibâdet ve işi, ihlâs ile yapınız”.
Sayfa 28
Ebu’l Hasan Harakânî hazretlerine: “İhlâs ve riyâ nedir?” diye sorulduğunda, “Allah Teâlâ için yaptığın her şey ihlâstır. Halk için yaptığın herşey de riyâdır” buyurmuşlardır.
Sayfa 28
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.