Devlet Nedir? kitaplarını, Devlet Nedir? sözleri ve alıntılarını, Devlet Nedir? yazarlarını, Devlet Nedir? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kural olarak, her siyasal sistemin odak noktası, devletle olan ilişkilerde gizlidir. Tüm siyasal sistemler devletin egemenliği altında bulunmakla birlikte, bu egemenliğin kapsamı ve ölçüsü çok değişik olabilir. Her siyasal sistemin temel sorunu bu olduğundan, değerleri genellikle bu ilişki çevresinde dönenir. Belli siyasal sistemlere bağlı ideolojiler, bir ucu mutlak siyasal liberalizme, öteki ucu mutlak totoliterciliğe değen, iki ucu arasında da liberalizmle totoliterciliğin her türlü karışımı yer alan, ideal bir zincir boyunca gidip gelirler.
Her ideoloji bir kez ortaya çıktıktan sonra var olan kavramsal malzeme ile beslenerek geliştiği gibi, kendisi de bu malzemeyi geliştirir; böyle olmasaydı, bir ideoloji, yani düşünceleri bağımsız birimler olarak kabul edip kendi kendine gelişen ve yalnız kendi yasalarına tabi olan bir uğraş olmazdı. Maa
Çağdaş devletlere kısa bir bakış bile, devletin bu kişisel özellikleriyle ilgili olarak birçok gözlemde bulunmamıza yeter. Gerçekten de, “karizmatik önderlik”, ‘nepotizm’, bazı önderlerin şahsına bağlı ‘siyasal müşteeicilik’, kişisel bağlarla bağlı kümeleri toptan iktidara getiren ‘ganimet sistemi’, üyeleri genellikle sivrilmiş siyasetçilerin yazgısını izleyen ve özel sekreterlikler gibi işleyen Fransız bakanlık ‘kabineleri’, ‘kişi putlaştırılması’, vs. hep kişisel bağların günümüzdeki örnekleridir. Bunlar ilk devletlerin yöneticilerini birleştiren hısımlık bağlarının çağdaş biçimleridir.
Devlet, daha önce tamamen gelişmiş bir sömürünün yarattığı bir sonuç değildir. İktisadi sömürü devletin doğuş ve güçlenmesini nasıl sağlıyorsa, devlet de iktisadi sömürünün yerleşip gelişmesine aracılık ediyor.
Toplumsal gelişimin anahtarı, üretim araçlarının bir azınlıkça gaspedilmesi sonucu olarak artık-ürünün eşitsiz bölüşümü aracılığıyla yaratılan sınıf ayrımından kaynaklanan toplumsal sömürüdür.
Ortada ne “Genel” irade, ne idea’nın gelişmesi, ne de “Akıl” veya “Adalet”in gerçekleşme süreci var. Olan tek şey birbirleriyle ilişkide bulunan bireyler. Bu cizginin ötesinde toplum olmadığı gibi berisinde insan da yok.
“Evin dışındaki üretim aletlerinin erkeklerce kullanılması geleneğinin sonucu bu yeni servetler de erkeklerin oldu. Bu yüzden erkeklerin mirasını kendi soy çizgilerinde tutmak artık daha önemli hale geldi. Böylece anaerkillikten ataerkilliğe geçildi”