İslâm'ın Entegrizm ile marjinalleştirilmesinin tüm sorumlusu bir kısım ulemadır, müfessirlerdir. Bunların şeriatı kurutan ve meşrutçi şekilçilik kalıbına oturtturan çürümüş düşünceleridir.
Modern paradigma insan aklını tanrılaştırdı. Aslında amacı tüm tanrıları yok etmekti. Post-modern paradigma ise akıl dahil tanrı olmaya değer hiç bir şey olmadığını , hiç bir dinin , dünyayı değiştirmeye yönelik hiç bir ideolojinin uğruna ölmeye değer olmadığını söylüyor . Post-modern paradigma dinler ve ideolojiler döneminin bittiğini olan ediyor ve bireyin kişisel mutluluğunun haklarının kutsal değer olduğunu deklare ediyordu.
Peygamber dönemindeki savaşlar hep kendini savunma, Müslümanların can ve mal güvenliğini koruma amaçlıdır. Zaten Kuran-ı Kerim'e göre saldırı yoksa savaş da yoktur.
Özgürlüğü ve adaleti savundu mu tam savunacaksın. Kendi dinin, dilin, kavmin, mahallen, partin, grubun için değil" insanım" diyen herkes için savunacaksın.
Kitabı okuyan bir müslümanın çevresini değiştirmek için çaba içine girmemesi, üç kişi olunca içlerinden birisinin (emir) sorumlu seçerek örgütlenmeye çalışmaması mümkün değildir.
Hz. Adem'in daha ilk yeryüzüne gelişi sırasındaki insanlarla uzaya giden astronot insan arasında değişen hiçbir şey yoktur.
Zaman, mekan ve kullanılan aletler dışında.
İşte bu nedenle değerler dünyasında tarihsel dönüşüm düz değil daireseldir.
Belki de şu anda Hz. Nuh döneminde tartışılan insanlık sorunlarını tartışıyoruz.