Fundamentalıstler, dinin kamusal alandan uzaklaştırılmasına, Tanrı'nın iradesiyle çelişkisi ve ahlâki açıdan yıkıcı negatif yapılanma oluşuyla yaklaşırlar. Dini kamusal alandan çıkarma, kültürü, Tanrı'nın insanlığa bildirdiği bütün ahlâki sınırlamalardan uzaklaşurır. Bazı Hristiyan gruplar, bir ölçüde din devlet ayrımını kabul etmiş ve hatta siyasi gücün sınırlandırılması ve din özgürlüğü garantisi adına bu ayrımı savunsalar da müslüman fundamentslistlerin hemen hepsinin, bu ayrıma modem çağın asli kötülüklerinden biri şeklinde baktıkları vurgulanır. Schaeffer, sekuler-hümanizmin, aslında herhangi bir rakip ideolojiye tahammül edemeyen hoşgörüsüz bir dünya görüşü olduğunun altını çizer. Bu dünya görüşünün, süreç içerisinde dini marjinalleştirerek ve onu kamusal alandan uzaklaştırarak devlete ve onun güç merkezlerine hâkim olduğunun altını çizer. Rene Padilla, evanjelik editör ve yazar, aynı şekilde sekülerizmi, dini toplumdaki bütün önemli karar alma merkezlennden yasaklamak, kamusal ve özel alan arasında parçalanmış kültür ayrılığı oluşturmakla suçlar. Dini kamusal alanla ilgisiz, kişisel ve bireysel bir tercih durumuna donüştürerek objektif gerçeklik alanından subjektif gerçeklik alanına uzaklaştırmakla eleştiren Padilla, seküler-moderniteyi herkesin istediğini yaptığı ve bireysel çıkarların maksimizasyonu üzerinde faydacı vurguyla yorumlanan bireysel özgürluğun yeni pagan anlayışına dayalı, insanların dinlerini bir süpermarket rafındaki bir urünü seçmesi gibi seçtiği tüketim toplumunu üretmekle suçlar.