Türkiye'de din alanında bir bilgi boşluğu mevcuttur. Dolayısıyla ülkemizde, "Gelenek, dinle özdeş olarak algılanmış, problemleri çözmek için var olan din, bizatihi problem olmaya başlamıştır."
Farklı mezheplere mensup insanlar, mezhep hareketlerinin aslında dinin farklı şekilde yorumlanmasıyla bu hareketlerin doğduğunu bilirlerse birbirlerine daha hoşgörü ile bakacaklardır.
Din öğretiminde yaklaşım "öğrencinin bilincinin gelişmesini sağlayacak koşulları oluşturmak ve öğrenciye hayatın problemlerini çözebilmesinde yardımcı olacak yolları göstermek" olabilir.
Din öğretimi sonucunda "kendi başına düşünme kabiliyeti, eleştirel zihniyet, seçme kabiliyeti, hayatın anlamını keşfetme ve inancını aklıyla bütünleştirme" becerilerinin geliştirilmesi hedeflenmelidir.
Abbasiler döneminde Bağdat'ta faaliyet gösteren Yunan, Pehlevi ve Sanskrit dillerinde yazılan Felsefe, Tıp, Matematik, Fen İlimleri ve kısmen de Edebiyat alanında kaleme alınan eserlerin Arapça'ya tercüme edildiği kütüphane ve rasathaneden oluşan bir merkezdir(...) Beytü'l-Hikme'nin kütüphane, tercüme ve rasathane bölümleri ile ilmi bir merkez veya günümüzdeki ifadesiyle bir akademi kimliği taşıdığı ileri sürülebilir(...) 1258 yılında Moğol hükümdarı Hülagu, Bağdat' ı işgal ettiğinde bu muazzam kütüphane, içindeki eserlerle birlikte yok edilmiştir.
Şüphesiz, insanın yaratılışının en güzel olan taraflarından birisi de onu diğer bütün yaratıklardan üstün kılan akıl ve aklını yönlendirici biçimde kullanabilme yeteneği (irade) olmalıdır. Ancak insana gerçek anlamda üstünlük sağlayan şey, sadece akla sahip olması değil; aynı zamanda onu gerektiği biçimde ve doğru olarak kullana bilmesidir. İnsan, bunu başaramadığı sürece aşağıların en aşağısına düşmekten kurtulamayacaktır.