Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dinin Temel Gerçekleri

Ahmed Hulûsi

Dinin Temel Gerçekleri Gönderileri

Dinin Temel Gerçekleri kitaplarını, Dinin Temel Gerçekleri sözleri ve alıntılarını, Dinin Temel Gerçekleri yazarlarını, Dinin Temel Gerçekleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yatağa yatan kişi nasıl henüz uyanıktır ve çevresinde olup bitenleri fark etmektedir; yatağın sert veya yumuşaklığını hissetmektedir; işte aynı şekilde mezara konan kişi de ilk aşamada çevresinde ve mezar içinde olup biten her şeyi seyretmektedir...
Diri diri gömülmek !
Sonra Osman (r.a.) şöyle devam etti; Rasûlullâh şöyle buyurdu... “Mezar kadar KORKUNÇ hiçbir feci manzara görmedim!..”
Reklam
Yani ölüm; madde bedenle yaşamın sona erip, RUH bedenle devam etmesidir.
Şu anda bizim ÖTEMİZDE, bizi seyredip, yaptıklarımıza göre hakkımızda bir karara varacak; buna göre de bizi cehennemine atacak ya da cennetine sokacak bir “tanrı”dan söz etmemektedir Kur’ân ve Hz. Muhammed (aleyhisselâm)! Aksine, hepimizin ÖZÜNDE olan ve “Hakikat”ini oluşturan bir “ALLÂH”tan bahsetmektedir Kutsal Kitabımız ve Allâh Rasûlü! İşte bu yüzdendir ki birinin gıybetini yapan, onu aldatan, ya da ona kötülük yapan, hakkını gasp eden; gerçekte onun “hakikat”i olan “ALLÂH”a yapmıştır bu davranışı!.. Ve bu yüzden demiştir ki Allâh Rasûlü: “İnsanlara şükretmeyen Allâh’a şükretmiş olmaz!..” Yani muhatabın, hayalinde yarattığın ötendeki “tanrı” değil; algıladığın her şeyin özü olan “ALLÂH”tır!
“ALLÂH AHAD”dır... Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi söz konusu olmayan TEK’tir... Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!.. Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan “AHAD”, ya sonlu sınırlı bir tektir, ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız cüzlere ayrılmaz TEK’tir, ki bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece “KENDİSİ” mevcuttur!.. “AHAD” olan “ALLÂH”ın dışında herhangi bir varlığın mevcudiyetini ileri sürmek önce akıl ve mantığa, sonra da izan ve insafa sığmaz!.. Düşünelim... Şayet Allâh’tan ayrı, Allâh’ın dışında bir varlık var ise... Bu varlık ile Allâh arasındaki sınır nerededir?.. Bu sınırı nerede çizeceksiniz?..
En ilkelinden gelişmişine kadar, hemen herkesin düşüncesinde bir “Tanrı” kavramı vardır... O’na kızar, O’nu sever, O’nu yargılar, zaman zaman yaptığı yanlış (!) işleri yüzünden O’nu itham eder; âdeta O’nu yukarıda bir yıldızda ya da galaksinin herhangi bir yerinde boşlukta oturmakta olan tonton bir dede, ya da celâlli bir sultan gibi hayal ederiz!.. Biraz daha geniş düşünenler ise, bu hayalimizde var kabul ettiğimiz “Tanrı”nın gerçekte var olmasının mümkün olmadığını belirterek; “Biz tanrıya inanmıyoruz” derler ve bu yüzden de “ateist-tanrı tanımaz” olarak adlandırılırlar... Oysa gerçekte, ne tanrı tanımazların (ateistlerin), ne de duyduklarına göre hiç düşünmeden şartlanma yollu bir tanrı var sananların; Hz. Muhammed’in açıkladığı “ALLÂH”tan haberleri yoktur! Bu yüzdende “Tanrı” ile “ALLÂH” kavramlarını aynı zannedip, hatta sanki iyi bir iş yapıyor sanısı ile “ALLÂH” yerine dillerine “Tanrı” kavramını dolarlar... Aslında yaptıkları doğrudur; zira onlar gerçekten “Allâh”tan ve “Allâh” kavramından söz etmeyip, hayallerinde varsaydıkları “Tanrılarından” bahsetmektedirler... Şunu kesinlikle bilelim ki... Rasûlullâh Muhammed Mustafa (aleyhisselâm) ve Kur’ân-ı Kerîm şu çok önemli gerçeği vurgulamaktadır: ÖTEDE ya da ÖTENDE bir TANRI yoktur; SADECE “ALLÂH” vardır!..
Reklam
“Allâh” adıyla işaret edilen hakkında “yakîn”in ne? “Rasûlullâh” nedir; nasıl olunur; semeresi nedir? Postacı-elçi peygamberden farkı nedir?.. “Melek”lere iman niçin çok önemlidir ve niçin “Allâh”a imandan hemen sonra, melâikeye imandan söz edilmektedir âyette ve “Âmentü”de? Nerededirler melekler? Bilmemek bize neler kaybettirir, bilmek ne kazandırır?.. “Kitap” nedir? “OKU”nası kitabı neydi Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın? Niçin “OKU”mak her inanana farzdır?.. Âhiret nedir, nerededir? Nasıldır?.. Nedendir?.. “Hayır” ve “şerr”in Allâh’tan olması ne demektir; nedendir? “Mevt”i tattıktan sonraki “bâ’s” nedir? “Şehâdet” etmek ne demektir? Neye, nasıl şehâdet edilir? Niye “şehâdet” etmek zorunludur insan için?.. Niçin “İslâm Dini”nde taklide yer yoktur? Bunlar “İslâm Dini”ni kabul etmiş olmak için, cevap verilmesi gerekli olan, en basit ve taban sorulardır.
“Aliym Allâh”... “Vekiyl Allâh”... “Rabbim Allâh”!.. “Fe eynema tuvellu fesemme vechullâh”! Yarattıklarının her birini, dilediklerini ortaya koymak için, bir hikmetle, yerli yerinde olarak ve yaratış amacına göre en mükemmel şekilde yaratan Allâh! Hikmetinden asla sual olunmaz! Kul senin, meydan senin; Varlık senin, hikmet senin! Hata, kusur, eksik, noksan, yanlış “ben”de!.. Lütuf, ihsan, bağış, medet yalnız “SEN”de! “İslâm Dini”ni anlamayı, idrak etmeyi, kabullenmeyi, gereğini yaşamayı nasip et, paylaşımını kolaylaştır; “RASÛL”ünden gelenleri inkâr edenlerden olmaktan koru bizleri... Dine ve hakikate yönelmeyi, âhirete yönelik yatırım olarak görerek nefsine zulmedenlerden olmaktan koru bizleri! “İman”ın neye, ve niye “iman”ın zorunlu olduğunu acilen kavrat bize, âlemlerden Ğaniyy Allâh!.. “İnne külle şey’in biyedillâh”! “Lâ havle vela kuvvete illâ billâh”!
240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Bu kitabında Ahmed Hulusi, "Tanrı" kavramını ve “Allah”ın bir tanrı olmadığını, ölüm ve akabinde yaşananları, İslam’da reenkarnasyon olmadığını hadis ve ayetlere dayalı olarak çok çarpıcı bir şekilde açıklamış. İlave olarak "sünnet" nedir, ne değildir, "Kuran’ın ruhu" ile ayetlere bakış açısı, cehennem nedir, gibi konularda da yanlış bilinen pek çok konunun aslını açıklamış. Tüm diğer kitapları gibi ilgiyle okunup, düşündürüyor ve ciddi bir tefekkür kapısı açıyor kitap, ayrıca da ücretsiz olarak internet sitesinden okunup indirilebiliyor. İncelememi kitabın “Sunu” bölümünden yaptığım şu alıntıyla tamamlayayım: "Düşünen beyinler, gerek Kurân’ı gerekse Allâh Rasûlü’nü geldiği günün şartları içinde değil; zamanüstü olarak evrensel boyutta değerlendirirler; bin yıl sonrasına bile hitap edebilecek şekliyle anlamaya çalışırlar. Kelimenin şeklinde veya yalnızca geldiği günün kullanım alanında değil; tüm yaşamlarda nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde dururlar. Gelen âyetin veya söylenen sözün “ruhu”nu anlamaya çalışırlar... Hangi amaçla, neyi neyle, neden değiştirmek için gelmiş o âyet ve söylenmiş o söz, bunu araştırırlar... İşte bu araştırmaları, düşünen beyinleri Kurân’ın “RUHU”na, Rasûllüğün “HAKİKAT”ine eriştirir... Bunun sonucu da... “Allâh indînde DİN İSLÂM’dır” gerçeğine varmak olur!"
Dinin Temel Gerçekleri
Dinin Temel GerçekleriAhmed Hulûsi · Kitsan Yayınları · 201024 okunma