Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dinler Tarihi 101

Peter Archer

Dinler Tarihi 101 Gönderileri

Dinler Tarihi 101 kitaplarını, Dinler Tarihi 101 sözleri ve alıntılarını, Dinler Tarihi 101 yazarlarını, Dinler Tarihi 101 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tutku duyulan şeyler duyuları yönlendirir. Duyular zihne bilgi sunar ve bu şekilde zihnin düşüncelerini etkiler. Zihnin düşün­ celerine akıl yeteneği karar verir. Ve akıl ancak ruh tarafından yönlendirildiğinde başarılı şekilde çalşır. Akıl ve zihin, ruhun yön­ lendirmesini duyacak ve buna uyacak şekilde eğitilebilir. Eğitim, akim ve zihnin daha yüksek bir bilinç seviyesine yükseldiği medi­tasyon şeklinde yapılır...
Krişna şöyle der: "En kötü karmaya sahip olup sürekli olarak benim için meditasyon yapan kişi bile geçmişteki eylemlerinin etkisinden hızla kurtulur. Yüksek ruhlu bir varlık haline gelerek kısa sürede sürekli huzura erişir. Şunu kesin olarak bil: Güvenini bana sunan inanan asla yok olmaz."
Reklam
Günümüzde bir insan yetenekli, nazik ya da zeki olarak tanımlan­dığında, bunun genetiğine ya da çevresinden kaynaklandığına inanılır. Ama eski düşünürler, bir kişinin eski yaşamlarında yaptığı seçimlere bağlı olarak belirli niteliklere sahip olduğunu ya da ol­ madığını düşünmeyi tercih ediyorlardı. Bir kişinin iyi nitelikleri, daha önceki bir yaşamında yaptığı iyi hareketlere bağlanırdı. Diğer taraftan, kötü niteliklere sahip olan bir kişi de eski seçimlerinin bir ürünüydü. Her bir düşüncenin, ke­limenin ya da eylemin ve hatta eylemsizliğin bile kişinin ruhani ilişkilerinde derin etkilere sahip olduğuna inanılıyordu.
Karma yasası insanların ne ekerlerse onu biçecekle­rini söyler. Karma özünde iyi ya da kötü her bir düşüncenin ya da hareketin, insanın bir sonraki yaşamında nasıl doğacağının belir­lenmesinde rol oynayacağını ifade eden bir adalet yasasıdır.
Bhagavat Gita'nın anlamı "yüce efendinin şarkılarıdır" ve kimi za­man "tapılası olanın şarkısı" olarak da tercüme edilir. 2. ve 3. yüz­ yıllar arasında yazıldığına inanılan Gita, Hint kültürüne ve dinine ait destansı bir şiirdir. Homeres'un şiirleri Yunanlar ve Helenistik kültür için neyse, Gita da Hinduizm için odur. Aynı Homeres'un şiirleri gibi, Gita da büyük bir savaş ile ilgilidir.
"Bilgisizliğe tapanlar kör edici bir karanlığa girer"
Reklam
Insanoğlunun en büyük ruhsal hastalığı, gerçekliği gerçekten olduğu şekilde fark edemiyor olmalarıdır.
Hinduizm, yaşamın nihai amacının yeniden doğuştan korunmak olduğunu öğretir. Kişinin o kaderi elde etmesi ancak bencilliğin ötesine geçmesi ile mümkün olur.
Tutku duyulan şeyler duyuları yönlendirir. Duyular zihne bilgi sunar ve bu şekilde zihnin düşüncelerini etkiler. Zihnin düşün­ celerine akıl yeteneği karar verir. Ve akıl ancak ruh tarafından yönlendirildiğinde başarılı şekilde çalşır. Akıl ve zihin, ruhun yön­ lendirmesini duyacak ve buna uyacak şekilde eğitilebilir. Eğitim, akim ve zihnin daha yüksek bir bilinç seviyesine yükseldiği medi­tasyon şeklinde yapılır. Bu yüzden uyanin , ayağa kalkin ve sizi eğitebilecek bir öğretmen arayın.
Ruhu bir at arabasinin efendisi olarak düşünün. Beden arabanm kendisidir, akıl sürücüsüdür ve zihin de dizginleridir. Duyular at­lardır ve tutkular da üzerinde yolculuk ettikleri yollardır.
Reklam
Hinduizm çok yönlü bir inançtır. Metafiziğin ince zevklerinden hoşlananlar için monizm (bircilik), yani her şeyin ne kadar farklı olsalar da Brahman olduğu felsefesi vardır
Müslümanlık geleneği, tarih boyunca insanlığa gönderilen 124.000 peygamber olduğuna ve bunların Adem ile başlayıp Muhammed ile son bulduğuna inanır. Kuran'da bu peygamberlerin sadece 25 tane­sinin adı geçer ve Müslümanlar da diğerlerinin kim olduğu konu­sunda yorumda bulunmazlar.
Günümüzde, Şii Müslümanlar dünyadaki Müslümanların yak­laşık yüzde onuna denk gelmektedirler. En fazla iran'da bulunurlar .
Sünni ve Şii..
Islam'da Sünniler ile Şiiler arasındaki ilk bölünme farklı inançlar­ dan değil, politikadan ve toplumdaki liderlik rolü sorunundan kaynaklandı. Sorunun merkezinde, Muhammed'in ölümünden sonra Müslüman toplumunu kimin yöneteceği sorusu vardı. Muhammed, ölümüne sebep olan hastalık ile boğuşurken, namaz esnasında toplumu yönetmesi için en yakın arkadaşı Ebu­ bekir'i (573-634) görevlendirmişti. Muhammed'in ölümünden sonra yoldaşlarının birçoğu, toplum liderliği görevinin, bu göreve en uygun olan kişiye verilmesi gerektiğini düşündüler. Aralarında görüşmeler yaptılar ve yaşlılar arasındaki görüşmeler ve anlaşma­lar konusundaki islami öğretilere uygun olarak Ebubekir'i seçtiler. Ebubekir'in görevlendirilmesini kabul eden kişilere Sünni (Mu­ hammed'in geleneğini takip edenler) denmeye başlandı. Toplumun diğer üyeleri, Müslüman devletinin liderliğinin Mu­ hammed'in soyunda, onun ailesinde kalması gerektiğini düşündü­ler. Özellikle de Muhammed'in damadı Ali'nin toplumun yeni lideri olarak görevlendirilmiş olması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu grup, Şiatül Ali (Aii'nin destekçileri) olarak adlandırıldı. Politik bağlılıkları ve gittikçe derinleşen karşılıklı güvensizlik sebebiyle Şii Müslüman­ lar, islam'ın bazı uygulamalarını reddettiler ya da değiştirdiler. Sünni Müslümanlar, sadece bağlayıcı olmayan fikirler sunan hukukçuları ya da alimleri tanıyarak resmi din adamlığı rütbesin­ den uzak durdular. Bunun a ksine Şii Müslüman liderlerinin papa benzeri bir otoriteleri vardı.
Kuran, renk ya da tarz konusunda herhangi bir bilgi vermez, bu nedenle kişiler bu temel standartları karşılamak için çok sayıda ye­rel çeşit bulabilir. Arap Yarımadası'nda, kadınların siyah giymeleri geleneği vardır. Batı Afrika'da kadınlar renkli elbiseler ve türhanlar giyerler. Güneydoğu Asya'da kadınlar genellikle şalvar karniz adı verilen parlak renkli ve tasarımlı tunikler ve pantolonlar giyerler. Minimum standartlara uyulduğu sürece islam, Müslüman alemi­nin çeşitliliğinin bir göstergesi olarak yerel farklılıklara izin verir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.