Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Diyalektik Materyalizm

Henri Lefebvre

Diyalektik Materyalizm Gönderileri

Diyalektik Materyalizm kitaplarını, Diyalektik Materyalizm sözleri ve alıntılarını, Diyalektik Materyalizm yazarlarını, Diyalektik Materyalizm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mevcut durum katlanılır gibi değil, çünkü insan gerçekliği hiç olmadığı kadar parçalanmış durumda. Adeta olası bütün yarılma, dağılma ve çelişki tarzları günümüzde insanın müthiş mutsuzluğunda bir araya gelmiş gibi, insanın gerçekliği tehlikede: Bu gerçeklik tinsel düzlemde bulandığı gibi, somut varoluşta da tehdit altında.
Reklam
“Her tür üretim, belirli bir toplumsal biçim çerçevesinde doğanın insan tarafından sahiplenilmesinden oluşur.”
Doğa üzerindeki gücünün çok büyük olduğu bugün bile, yaşayan insan kendi elinden çıkma Fetişlerin kurbanıdır. Hem soyut hem gerçek, hem kabaca maddi hem de baştan çıkarıcı, hatta büyüleyici ideolojilerle sarılı garip oluşumlar... Bu fetişlerin maskesini indirmek ve zihinsel baş dönmesinin aklı sürükleyip götürmesini engellemek için berrak, inatçı ve şüpheci yeni bir bilinç gereklidir. Diyalektik materyalizm işte bu bilincin ifadesi ve aracı olmaya soyunur.
“Doğa insanın organik bedenidir... insan doğa sayesinde hayatını sürdürür, yani doğa insanın ölmemek için sürekli bağlantıda olması gereken bedenidir, insanın fiziksel ve manevi yaşamının doğayla bağlantı içinde olması demek, doğanın kendisiyle bağlantı içinde olması demektir, zira insan doğanın parçasıdır... İnsan kendisini ancak nesneler dünyasını işleyerek özgül bir varlık olarak ortaya koyar. Bu üretim de onun özgül etkin yaşamını teşkil eder. Bu üretim sayesinde doğa insanın eseri ve geçekliği olarak görünür. Dolayısıyla, insanın bilinçte, zihinde değil fiilen, gerçekten ikiye ayrılması ve kendi yarattığı dünyanın içinde kendi üstüne düşünmesiyle birlikte, emeğin amacı insanın özgül yaşamının oluşması ve nesneleşmesi olarak karşımıza çıkar.”
insan doğası ifadesinin bildik kullanımı, ifadenin gerçek anlamını aldatıcı bir sıradanlıkla örtmüştür. Doğa insani hale gelir; insanın etrafında ve insanın içinde doğa bir dünya, organize bir deneyim olur. Aynı şekilde insan da doğa, somut varoluş, güç haline gelir, insan emeği, insanları çevreleyen doğayı insanlaştırır. Doğa da, doğal ve pasif içgüdünün sınırlarından kurtulmuş içgüdüsel bir enerji, berrak bir yaşam gücü haline gelip içten içe insanlaşır, insan doğası bir birliktir, varlığın devinimidir, ayrımın aşılmasıdır.
Reklam
Toplumsal determinizm, insanın içindeki insan olmayan, doğal mücadelelerin ve biyolojik gerçekliklerin insanın içindeki uzantısıdır. Henüz gerçekleşmemiş olan insandır: İnsanın içindeki doğadır.
insan her an, kendisini var eden şeye ve henüz hâkim olmadığı şeye bölünmüş bulur kendisini. Bu nedenle insanın özü ölümcül bir tehditle karşı karşıya, varoluştan koparılmış, sökülmüş haldedir. Manen ya da madden ölmektedir.
Tarih boyunca insan kendisini bir anlamda doğadan soyutlar, ama böylelikle doğayla daha derin bir ilişki, daha yüksek bir birlik kurar. İnsan doğaya ait sınırlı bir varlıktır; ama bir bütünmüş gibi davranır, etkin bir özne haline gelir, kendini konsolide etmeye ve yüceltmeye uğraşan kendiliğinden Yaşam olmaya girişir -kendisine sınırsız olanaklar açan sınırlı bir varlık olur- insan kendisini daha üst bir varoluş düzeyine taşımaya ve başlangıç noktasını aşmaya kadirdir. İnsan, durmadan başlangıç noktasına geri dönüp onu gittikçe daha yüksek bir düzeye çıkaran bir harekettir; kendi oluşunu içinde taşıyan ve adım adım hâkimiyet altına alan bir varlıktır. Sınırlılığı ve soyutluğu giderek bir güce dönüşür; insanın en sınırlı yönü -soyut anlak, yani nesneleri ve anları, araçları ve kavramları ayırarak sabitleme kapasitesi-, tam da bu artan gücün dayanağı haline gelir. İnsanın bilinci, hem insanın şeyler üzerindeki gücünü hem de sınırlılığını ifade eder; çünkü bu bilinç ancak ve ancak, soyutlama ve mantık dolayımıyla ve de doğaya yabancı olan teorik insanın zihninde ortaya çıkar. Dolayısıyla bilinç insanın hem sınırlılığının hem de sınırsızlığının ifadesidir. İşte insanın iç çelişkisi budur ve bu çelişki insanı sürekli derinleşmeye ve kendini aşmaya zorlar, insanın dramı ve ıstırabı kadar görkemi de buradadır. Sınırlılığın içinden insan, belirlenmiş, insani bir sınırsızlık çıkartır; bu sınırsızlık doğal varoluşun belirlenmemişliğini kuşatır, özgürleştirir ve aşar. Bu belirlenmiş sınırsızlığa, insan gücü, bilgi, eylem, aşk, Tin, ya da kısaca insani olan denebilir.
Diyalektik mantık statik olumlamaları aşar ama onları yok etmez. Özdeşlik ilkesini reddetmez, ona yeni bir içerik verir. Varlık varlıktır. Evren birdir. Yaratıcı güç bütün evrende aynıdır. Çoğul dışavurumları ve görünümleri olan Öz biriciktir. Özdeşlik ilkesi, dünyanın ve her bir varlığın bu içsel biricikliğini ifade eder. Taş taş “olarak”, kendisidir; aynı şey düşünce için de geçerlidir. Ancak bu şekilde ifade edilen özdeşlik hâlâ soyuttur, çünkü taş için söylenenler örneğin düşünen insan için söylenemez, Somut, zengin ve yoğun bir özdeşliktir, belirlenimlerle yüklüdür, bir farklar ve uğraklar çoğulluğu barındırır. Başka bir deyişle, birlik sürekli olarak çelişkinin ve hiçliğin içinden çekip çıkarılır.
Reklam
Hiçlik, göreli bir ölçüde bizzat varlığın içinde bulunur; her varlığın içinde ve varlığın her derecesinde; varlığın “kendi” ötekisi ve özgül olumsuzlanması olarak. Genel bir hiçlik düşüncesi, genel bir varlık düşüncesine benzer, aynen onun gibi yalıtılmış, “kendinde”, yetersizliği ve boşluğu derhal hissedilen bir düşüncedir.
Hiçbir şey tamamen ve “tartışmasız biçimde” doğru olamaz; hiçbir şey tamamen saçma ve yanlış da olamaz. Düşünce farklı tezleri karşı karşıya getirerek daha üstün bir birlik arar. Her tez kendi içeriğini mutlak olarak ileri sürdüğü ölçüde yanlıştır, ancak göreli olarak ileri sürdüğü ölçüde doğrudur; ve kendine yönelik dogmatizm eleştirisini göreli olarak (ötekinin iyi temellendirilmiş bir eleştirisinden hareketle) reddettiği ölçüde doğrudur, ancak mutlak olarak reddettiği ölçüde yanlıştır.
“iyi” şüphecilik, kaba dogmatizmi eleştirir ve yok eder.
herhangi bir önermenin içindeki düşünce zinciri yalıtıldığı zaman, mutlaka kavramların aşılmış olduğu ya da tezat oluşturacak şekilde birbirine bağlanmış olduğu ortaya çıkar.
eğer varlık kendine eşitse ve başka bir şey değilse -yani eğer her düşünce ya tamamen yanlış ya da tamamen doğruysa- var olmanın gerçek çelişkileri düşünceden dışlanmış olur. Bu durumda, şeylerin barındırdığı çeşitlilik ve değişkenlik, kelimenin eski anlamıyla diyalektiğe terk edilir…
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.