Toplumsal Cinsiyet

Doğu Batı - Sayı 63

Doğu Batı Düşünce Dergisi

Featured Doğu Batı - Sayı 63 Posts

You can find Featured Doğu Batı - Sayı 63 books, featured Doğu Batı - Sayı 63 quotes and quotes, featured Doğu Batı - Sayı 63 authors, featured Doğu Batı - Sayı 63 reviews and reviews on 1000Kitap.
Toplumsal Cinsiyet
Kadınlar ve erkekler hakkındaki kültürel gerçeklikler ve inançlar mevcut eşitsizliklerde, reklamlarda, sohbetlerde, zihinlerde, beklentilerde ya da başkalarının davranışlarında temsil edilen ya da çevre tarafından zihinlerimize uyarlanan benlik algımızı, ilgilerimizi ve davranışlarımızı değiştirir. Sosyal psikolojik açıdan bireyin bilişsel, duygusal ve davranışsal yapısı güdümlü biçimde oluşturulur. Geleneksel açıdan birçok kültür, kadınların duygularını göstermesini bekler. Ancak, erkeklerin duygularını ifade etmesini, güçsüzlük işareti gibi algıladıkları için tasvip etmezler. Bu bağlamda, "erkekler çok gülmez", "erkekler ağlamaz" vb. söylemler erkeklerin duygularına ket vurmalarının sosyal inşa sloganlarıdır. Kadınların "erkeksi" nitelikleri benimsemesi, böyle özellikler göstermesi, belirli sınırlar içinde hoş görülebilir: "Erkek gibi kadın!" bir övgüdür. Kadının cinsiyetinden beklenmeyecek bir cesaret ya da mertlik gösterdiğini ifade etmiş oluruz bunu söyleyerek. Oysa bir erkeğe "kadın gibi" demek, yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir. Dolayısıyla, erkek ve kadınlar toplum tarafından kendilerine biçilen rolleri oynarlar.
Sayfa 157 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
"Kadınların derdi ne?" "Neredeyse dünyanın her yerinde erkeklerle aynı haklara sahip olmalarına rağmen daha ne istiyorlar?" "Dünyanın her yerinde bu kadar insan hakları ihlali varken önemli olan kadın-erkek ayırımı gözetmeksizin insan hakları mücadelesi değil mi?" Kadınlar tüm dünyada uzun zamandır mücadele ediyor. Belki de en büyük mücadeleyi neye karşı mücadele ettiklerini anlatabilmek uğruna veriyorlar. Çünkü patriarka denilen olguyu somutlaştırmak, deşifre etmek ve hele hele görmek istemeyen ve/ya aşinalıktan dolayı göremeyen gözler için görünür kılmak zaman zaman çok zor olabiliyor.
Sayfa 90 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
Reklam
KADIN- GÜZELLİK
Servet sahabi bir insan erdemli bir insandan daha fazla saygı görüyorsa, insanlar erdemden önce servet peşinde koşacaktır. Akıllarına değil, güzelliklerine ilgi gösteriliyorsa, kadınların zihinleri ekilmemiş topraklar olarak kalacaktır.
Sayfa 268 - doğu-batıKitabı okudu
Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi'ne yazdığı önsözde Sheila Rowbotham güzelliğin konumunu bir "kapan" olarak değerlendirir ve şöyle der: "Wollstonecraft her yanda kadınları tuzağa düşüren kapanlar görür. En tehlikelisi, kadın­ların insanlıklarıyla alay ederken diğer yandan güzelliklerine ilgi gösteren nezakettir. Kadınların, erkeklerin ilgisini çekmek için nasıl zayıflık ve bağlılık göstermeye razı olduklarına üzülür." Güzelliğiyle erkeği elde eden kadın kendini güçlü zanneder, ancak aslında toplumsal yapı tarafından içine yem olarak evlilik konulmuş bir kapana kaptırmış olur kendini. Normal bir yaşam edinmek için evlenmek zorundadır, evlenmek içinse erkeklerin beğenisini cezbetmelidir, bu da ancak çağın güzellik kalıpları­na ve güzellikle beraber ülkemizde 'namus' olarak adlandırılan anlayışa uyum göstermesiyle mümkündür. Wollstonecraft'ı üzen bu kapanın kadı­nı geri dönülmez bir biçimde zayıflığa mahkum etmesidir; kapan öylesine zekice oluşturulmuştur ki kadın kapanın farkına ya çok geç varır ya da hiç varmaz; geç de olsa farkına vardığındaysa kendini geliştirmek ve za­yıflığını yok etmek için pek fazla şansının olmadığını görür.
Sayfa 265 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
Sosyolog Jo Paoletti'ye göre, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar beş yaşındaki çocuklara bile üç aşağı beş yukarı üniseks beyaz kıyafetler giydiriliyordu. Küçük çocukların kıyafetlerinin renkli kumaşlarla dikilmesi, toplumsal cinsiyeti günümüzde pembe-mavi diye damgalamamızın başlangıcını temsil eder, fakat kuralların yerine oturması yaklaşık yarım yüzyılı almıştır. Pembe bir süreliğine erkeklere yakıştırıldı. Çünkü "kararlı ve daha güçlü" bir renkti, kırmızının yakın akrabasıydı ve "hırs ve cesareti" sembolize ediyordu. "Daha ince ve zarif" olan "inanç ve sebat sembolü" mavi kızlara ayrılmıştı. Ancak yirminci yüzyılın ortalarına doğru mevcut pratikler mavi rengin erkekleri, pembe rengin ise kızları simgelediği tahayyül edildi. Erkekler ve kızlar için renk kodlaması, açıkça küçük çocukların toplumsal cinsiyet farklarını öğrenmesine yardım etme amacına hizmet etti. Renkten, giyim tarz ve biçimleri, modaya kadar bütün sembolik alanlarda toplumsal cinsiyet örüntüsü, toplum tarafından yaratılan ve kodlanan bir öğrenilmiş davranış pratiğidir.
Sayfa 155 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
269 syf.
·
Not rated
·
Read in 29 days
Kadın
“Doğu- Batı” toplumsal cinsiyet üzerine yazılmış üç aylık bir düşünce dergisi. Toplumsal cinsiyet, beden sosyolojisi, Türkiye’de hegemonik erkeklik, Ortadoğu’nun halleri, Kadın güzelliği üzerine ve daha fazla başlığı barındırın akademik yazım boyutu açısından kavramların anlaşılması zor olmayan günümüze de hitap eden bizim toplum bizim aile ya da ben bu anlatılanın neresindeyim diye düşündüren bir dergi. Okumak düşünmeyi, düşünmekte farkındalık kazanmayı sağlar.
Doğu Batı - Sayı 63
Doğu Batı - Sayı 63Doğu Batı Düşünce Dergisi · Doğu Batı Dergileri · 201223 okunma
Reklam
Ortadoğululara göre bir kadın, eğer erkek tarafından baştan çıkarılırsa onu cinsel anlamda doyurmak mümkün değildir. Bir kadın, erkeğe göre "dokuz" kat daha fazla tahrik olur. Onun için kadınların cinselliğinin sı­nırlanması gerekir. Yani kadınlar, cinselliklerini kontrol edebilen, hakim olabilen özneler değil, erkeklerin kontrol etmesi gerektiği düşünülen "nesneler"dir. Kadınlar kocalarını ve çocuklarını kendilerine bağlayabil­mek için "doğaüstü güçlerle işbirliği" yapabilirler. Erkekler "denetimli" ve "akılcı"yken, kadınlar "erotik" ve "akıl dışı"dırlar. Onun için kadın ve aşk, erkeğin tanrıya olan bağlılığı ve yapması gereken işler için birer tehdittir.
Sayfa 233 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
Annelik sevgisinin tarihsel ve toplumsal olarak biçimlendirilmemiş ama her kadında doğanın armağanı olarak bulunan evrensel bir duygu ol­duğunu öne sürenler, tarih boyunca görülen çocuk sefaletini, korkunç dü­zeydeki yüksek ölüm oranlarını o dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntı­larla ve alt sınıfların çaresizliğiyle açıklamaya çalışmaktadırlar. Fakat gö­rüldüğü gibi, çocuklara yönelik varolan ilgisizlik, sevgisizlik ve yüksek ölüm oranlan sadece yoksullara mahsus değildir. Varlıklı burjuva aileleri ve aristokratlar daha önceki çocukları sütannenin yanında ölmüş olsa da yeni doğan çocuklarını hemen sütanneye göndermekte tereddüt etmiyor­lardı. Bu durumlarda, ne sefalet ne de cehalet bu çocuk ölümlerine bir mazeret teşkil edebilir. Bu tür ilgisizliği kınayan toplumsal ve moral ideo­loji doğana kadar bu davranışlar süregitti. Anne eğer böyle bir ideolojik baskı altında değilse, kendisini dünyaya getirdiği çocuğa feda etmesini emreden bir içgüdüyle değil, kendi istek ve arzulan doğrultusunda hare­ket ediyordu.
Kadınlar; çocuk bakımı, ev işleri, temizlik, beslenme gibi "üreme" alanı ile sınırlandırılırken ve bu alan ücretsiz ve değersiz görülürken, pazar için meta üretimi ve gelir elde etme, üretim alanında erkeğe tevzi edilmiştir. Bu ücretsiz ve görünmeyen kadın emeği, üreme ve besleme (nurturing and reproductive) emeği ücretsiz ve görünmeyen bir emektir ve tıpkı doğanın çevre olarak bedava, herkesin kullanımına açık olarak görülmesi gibi kadın emeği de bedava olarak görülmektedir. Üreme, doğurma, besleme, çocuk bakımı gibi faaliyetler doğal faaliyetler olarak görüldüğü için, insan dışındaki doğa ile aynı özelliklere sahip ve dolayısıyla değersiz görünür. Dünya Gıda ve Tanın Örgütü'nün (FAO) 1985'te yaptığı bir çalışma kadın emeğinin nasıl değersiz ve görünmez olduğuna dair maddi kanıtlar sunmaktadır. Araştırmaya göre, dünyadaki tarımsal üretimin %80'ini kadınlar tarafından gerçekleştirilmektedir, ve aynca ailelerinin yiyecek bulmasını sağlayacak tarımsal faaliyetin büyük kısmı da gene kadınlar tarafından yürütülmektedir. Fakat buna rağmen kadınlar dünya topraklarının sadece %1'inin sahibidirler.
Sayfa 28 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
Her gün hiç bilinmedik faciaların tanıklarıyız ve aynı felaket ikliminde yaşayan bir toplumun üyeleriyiz. Çeşitli sebepler altında bedenen güçsüz olanlara diş geçirilmesi, hatta deyim o ki zayıfların "boğazlanması" geniş bir güruhun içinde yer aldığı psikolojiyi gösterir. "Kendine ait bir oda"sı olmayanların kaç köşe, kaç bucak şiddet gördüğünü maalesef hiç bilemeyeceğiz. Gazete sayfalarından ve ekranlardan durmaksızın akan haberler, mesela: "Yaralandı, öldürüldü, tecavüz edildi" vb. Bilinmeyen isimlerin yalnızca baş harflerini okumakla yetiniyoruz: A. E. M. S. Y., vb. Bir trajedinin içinden süzülüp gelen kimliksiz harfler etrafa derin bir sessizlik yayıyor, bir toplumun mutlak acziyetini gösteriyor.
Sayfa 9 - Doğu Batı Yayınları - 1. Baskı (Şubat - 2013)Kitabı okudu
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.