#Düğüm
“Seni öldüreceğini düşündüğün acı, seni güldürmeye başladığında anlıyorsun ki, ne en unutkanı balık ne de en nankörü kediydi.”
“İnsan, kendisinin en büyük şeytanıydı ve bunu gece yalnızken yapıyor, kendisini sıkıntıya boğuyordu. İnsan, elleri boynunda gezen ve her an kendi boğazını sıkacakmış gibi duran bir şeytandı.”
Yaşamın trajedisi ölüm değil, yaşarken içimizde ölmesine izin verdiğimiz şeydir. İşte Sidal Boran ailesinin kaybıyla hayata kendini kapatmış bir kız. Yaşıyor ama buna yaşamak denirse. Ruhsuz bir bedene sahip gibi. Hukuk öğrencisi olmasının yanı sıra ara ara arkadaşının mekanında da çalışıyor. Bir gece barda tanıştığı bir kadınla hayatının yeni bir evreye geçeceğinden habersiz. Aslında yardım etmek isteyerek yaklaştığı bu kadının kaderi olup onun sonu olacağını nerden bilecekti.
Issız bir sokakta başına gelenler yüzünden düğüm olmuş hayatının ipi, şimdi bir ucuyla hiç tanımadığı Rüzgar’a bağlanmış durumda. Bu düğümü çözebilecek mi? Umursamadan ipin ucundakine arkasını dönüp gidecek mi? Yoksa merhametine kulak verip kalıp savaşacak mı?
Savaşacaksa da vereceği savaşında ve yolunda bu sefer yanlız olmayacak…
Yazılan her bir karakter kendi içinde gizemini koruyor bana göre. Seri olacağı düşünülürse elbette ucu açık ortaya çıkmayan pek çok şey olacak haliyle. İlk kitap olmasına rağmen güçlü yazım dili, kitabın sayfalarında yer yer verilmiş alt mesajlar, bölüm başlarındaki kısa ama derin anlamı olan cümleler oldukça başarılıydı. Akıp gidiyor anlayacağınız. Tasarımı ayrıca hoş. Merakta bırakan sonu ise ikinci kitabın heyecan dolu olacağının sinyali