Yetmiyor be insanın hayatı; en çok beklemeye, durup beklemeye yetmiyor. Bir değişmeyen o var ama, o uzun bakmak geçmişe. Büyüyünce insanı başkalarını kandırmaya sevk eden o uzun bakmak.
Kusursuz ama sancılı bir şey anlaşmak. Aslında sevmek üzereyiz; dünyanın ağzında, yeniden bir hayat. Uydurulmuş, biçimsiz, bizim olmamış bir hata. İyi bildiğimiz kış.
Acı demekten sıkılıyorum; başka bir şey arıyorum onun yerine, hatta bir sözcük bile değil aradığım, bir eşya koymak istiyorum arasına sözcüklerin. Acıyı kendinden uzaklaştırabilecek bir eşya; bir mandal, bir sandalye, bu kadar.
Gerçi bilmem mi; insan bir şeyler anlattığına sevgilidir, bir şeyler yaşadığına değil. Aradan geçen onca zamandan sonra buluştuğumuzda, anlatmaya başladığımızda başlıyor aşk; özlemek de orda, dokunmak da.