Siz insanlar eski kimliklere, eski yüzlere, maskelere tutunup duruyorsunuz hep, işleri bittikten çok sonra bile. Ama bazı şeyleri çöpe atmasını öğrenmeniz gerekiyor er geç.
Bir şeyin doğru olması için yaşanmış olması gerekmez ki. Hikayeler ve düşler, salt gerçekler toz ve küle dönüşüp unutulduktan sonra da baki kalacak gölge-doğrulardır.
Kaçımız gerek bunun için bilmiyorum. Ama bunu düşlememiz gerek. Ve şayet yeteri kadarımız düşlerse, düşlerimiz gerçek olur. Dünyayı düşler şekillendirir.
Bilgelik rüyalara dahil değildir, Kıvrak Yürüyen. Ama rüyalar her bir hayatın deneyimlerinin toplamına dahildir, ki bu da kıymeti olan tek bilgeliktir.
İlk canlı var olduğunda, oradaydım, bekliyordum. Son canlı öldüğünde, benim işim de bitecek. Sandalyeleri ters çevirip masaların üzerine koyacağım, ışıkları kapatıp kainatı kilitleyeceğim çıkarken.
Yalvarıyorum size, analarım, kurtarın beni bu mekandan ve bu zamandan. Kime konuşayım bu kederin içinde? Perişanlığa gömüldüm iyice. Meditasyonun, belleğin ve şarkının perileri, duyun sesimi...