Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Düşünceler ve Gerekçeler

Arda Denkel

Düşünceler ve Gerekçeler Gönderileri

Düşünceler ve Gerekçeler kitaplarını, Düşünceler ve Gerekçeler sözleri ve alıntılarını, Düşünceler ve Gerekçeler yazarlarını, Düşünceler ve Gerekçeler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Profesör Uygur ünlü Mind dergisinde yazısı yayımlanan ( 1964) ilk Türk felsefecisidir. Çözümleyici felsefeye yönelişinde daha kararlı olan Hüseyin Batuhan, doktorasını 1963'te bitirmiş olan Teo Grünberg ile birlikte, 1966'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi Beşeri İlimler Bölümü'ne geçmiş, çevresine bu felsefe türünde çalışan başka düşünürler de toplamıştır. Türk çözümleyici felsefe geleneğinin çekirdeği, 1982 yılında felsefe bölümü olarak bağımsızlaşan bu kurum olmuştur. 1960'ların sonunda yine ODTÜ'nün Mimarlık Fakültesi'nde dersler veren Profesör Hızır da, aynı gelişime hız kazandıranlardandır. Profesör Grünberg, anlam felsefesi ve sembolik mantık alanında yüksek nitelikli çalışmalar ve yayınlar yapmıştır. Onun da uluslararası mantık dergilerinde yayımlanmış iki makalesi vardır.
David Hartley - Associationism
Hartley, önceleri Tanrıbilim okuyan ve sonra rahiplik için gerekli dereceleri almaktan vazgeçerek tıbba merak saran bir düşünürdür. Beyin ve sinir anatomisi alanında özelleşmiş, bir akademik derece almamasına karşın hekim olarak çalışmıştır. Hume'un özellikle nedensellik kavramını çözümlerken ortaya attığı çağrışımcı temaları içeren ünlü yapıtı İnsan Doğasının Bir incelemesi 1739'da yayımlanmıştı. Hartley'in çok benzer görüşleri geliştirip bir çağrışımcı psikoloji kuramı durumuna getirdiği yapıtı ise on yıl sonra çıkmıştır.
Reklam
Hegel idealizm ve kurgusallık yönünde alabildiğine ilerlerken, felsefesini son derece ussal bir dizge olarak geliştirmiştir."Gerçek olan ussal, ussal olan da gerçektir" der. Böylece Hegel'de ussaltık yeniden ön plana çıkmaktadır, ama onun anladığı algı ya da görüngüler dünyasında bulunabilecek bir ussallık değildir. Ona göre gerçek, bir bütün olarak ve tarihsel boyutu içinde ele alınmalıdır. İşte bu anlamdaki bütün "Saltık"tır ve Saltık da tinseldir. Bütün tarih, bu tinin kendisini bir mantığa göre açması, yani onun evrimidir.
19. YÜZYIL VE İNGİLİZ GERÇEKÇİLİGİNİN DOGUŞU (1985)
Felsefe, tıpkı bilim gibi, evrensel bir düşün alanı. Uygun bir eğitimin kazanılmış olması koşuluyla, felsefenin evrenselliği, onu herkesçe ulaşılabilir kılıyor.
Kıt'a*cılar felsefenin topluma ulaşamayacağını bu yüzden götürmemeyi savunur.
Türk İslam Düşüncesi Tarihi Anabilimdalı, Sistematik Felsefe ve Mantık ve Felsefe Tarihi ile birlikte felsefe çalışmalarının üniversitelerimizdeki örgütleniş şemasını oluşturuyor. Burada bu dallara belli bir yakınlığı olan Bilim Tarihi Anabilimdalı'nı da saymak gerekir. Öte yandan, İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümündeki Bilim Tarihi Anabilim dalı, bölümden ayrılarak bağımsız bir Bilim Tarihi Bölümü haline gelmiştir. Bölümün öğrencilerine felsefe destekli bir program sunması, buradan mezun olacak öğrencilerin liselerde "felsefe grubu öğretmenliği"ni yapmak üzere yönlendirildiği izlenimini vermektedir. Türk İslam düşünce tarihini başlı başına bir anabilimdalı olarak örgütleyerek ona felsefe bölümleri içinde yer vermenin yararına kuşkuyla bakıyorum. Bu dalda yürütülen çalışmaların böyle bir anabilimdalı şemsiyesi ve ayrımı olmadan da en az şimdiki ölçüsünde nitelikli olacakları inancındayım.
Geçmiş Zaman (1993) - Bilim, Bilim Tarihi ve Tarih Bilimi
Geçmiş zamanda kalan olay, durum ve nesneler tarih biliminin kendine özgü konusunu oluşturuyor. Nasıl biyoloji canlıları, jeoloji de yerkürenin yapısını, doğasını ele alıyorsa, tarih de insanların ve insan topluluklarının başlarından geçen geçmiş olayları ele alıyor; bunlara ilişkin kanıtları, belgeleri, kalıntıları, bir başka deyişle geçmişin izlerini araştırıyor; onları dizgesel bir yapı içinde kavramaya, yine onladan genel ilkeler çıkarsamaya çalışıyor. Tarih denince öncelikle insanlığın, yani insan toplumlarının geçmişini anlıyoruz; ancak birçok bilim dalının, örneğin canlılar tarihi, yerküre tarihi, paleontoloji gibi geçmişe eğilen özel inceleme alanları bulunduğunu da göz ardı etmemeliyiz. İstersek bunların tümünü 'tarih' diyerek bir arada kavrayabiliriz. Öbür bilim dallarını tarih biliminden ayıran nokta, alanlarını kendilerine özgü tarih araştırmasıyla sınırlamayışları.
Felsefe ile 'felsefe tarihi' ayrımını da buna benzer yapar
Reklam
"Hume'ca aydınlatılma"
Nedenselliğin varolduğu söylenen bir olguda deney verisi açısından saptanabilen şey nedir? Nedensellik bir ilişki olarak düşünülünce, böyle bir olguda ilişkiye öge olan iki olay, bunların uzay-zamanda bitişikliği ve bu ikisinden etki denilenin neden denileni zaman içinde izlemesi (ardışıklık) söz-konusu olmakta, deney verisinde ancak bu saptanmaktadır. Hume bu anlamda ardışık ilişkinin nedensellik olmayabileceğini belirtir. Dolayısıyla, deney verisi içinde saptanan iki özellik nedensel bir ilişki için birlikte yeterli olamayan gerekli koşullar olarak anlaşılmaktadır.
Gerçek Neden - 1 (1990)
Doğrudur ama çoğu kişi bilmez
Dili ve felsefeyi bilime uydurayım derken Epistemizm'i fazla kaçıran Pozitivizm, bilimin candamarını oluşturan söylem alanlarını da tırpanına takıyordu. Bu sonuçtan kaçınmanın tek yolu, deneyde doğrulamaya da olanak tanımaktı: "Bir önerrne deneyde doğrudan doğrulanamasa bile, doğrudan doğrulanabilir sayılacaktır. Bu da onu anlamlı kılar." İşte bu dolaylı doğrulama olanağını kullanarak, bilimin en önemli önermelerini tüketilme yazgısından kurtamayı amaçlayan kimi Mantıksal Pozitivistler, kökenleri Descartes ve Aristoteles'e değin uzanan Temelselcilik ' e (Foundationalism) dört elle sarılmışlardır. Doğrudan örnek aldıkları Temelselcilik biçimi, formel mantıkla kurulan ve Russell ve Wittgenstein 'ın karmaşık olanı yalın olana çözümlemeyi amaçlayan atomcu dizgelerinin deneyci bir yorumundan başka bir şey değildir.
Pozitivizm, bir yandan metafiziği dışlamayı kendine ana amaç olarak seçerken, bir yandan da felsefeyi "bilimselleştirmeye", bilimin dışında kalan uğraş alanlarını da "gayrımeşru" saydırmaya çalışır. Böyle bir tutarsızlığı gidermenin yolu, bilimin konusunu görüngücü bir yaklaşımla yeniden yorumlamak; bir başka deyişle, bilimin temelinde bulunan ve Locke'unkine benzeyen Deneycilik'i Hume ya da Berkeley 'inkine benzeyen bir deneycilikle değiştirmektir.
Doğrudur ama çoğu kişi bilmez
Kökenlerini Hume ve Kant'tan alan Pozitivizm, 19. yy 'dan başlayarak, Epistemizm 'in en ateşli ve en uzun süreli savunucusu olmuştur.
Reklam
Pozitivizm ise bu soruları "yasak soru" ilan etmiştir. Çok sıkıştığında ve Dilci Felsefe (Linguistic Philosophy) cübbesini giydiğinde, böyle soruların anlamsız olduğunu fazlasıyla güncel giysilere büründüğündeyse, bunların modasının geçtiğini, artık ilginç olmadıklarını öne sürer.
http://1000kitap.com/gonderi/63739015
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.