Sevebilmeleri için, önce sevgiliyi (dünyayı, eşi) beklentilerine uygun olarak kurgulamaları gerekir. Son tahlilde, onların sevdikleri dünya ya da eş değil, fantezileridir, yani, bir hiçtir.
Hastalık, zindan, yoksulluk, sarhoş olmak; bütün bunları tek başıma yaşamak zorundayım. Günah işlemektir dünyayı döndüren. Saf kalmak isteyecek, ruhunu ilelebet bir plastik torbaya sokacak kadar vurdumduymaz olamaz, insanlıktan uzaklaşamazsın. Hem Tanrı hem de şeytan olmak zorundasın. Dertlere çare olmak hengame içinde doğru olmaktır, yoksa hengameden uzak durmak değil. Bu hayatı her yanıyla tatmak demektir. Bu şimdi ve her zaman haylazlık ve aptallık etmekten korkmamak demektir. Bu da kutsaldır.
Doğa, Büyük Ruh; onlar da mükemmel değildir. Dünya böyle bir mükemmelliğe dayanamaz. Ruhun bir iyi yanı bir de kötü yanı vardır. Bazı kereler kötü yan bana iyi yandan daha fazla bilgi verir, (Vizyon Arayan Topal Karaca, s. 76)
Baştan çıkıp kendimizden geçtiğimizde, unuttuğumuz ilk şey ciddiyetimizdir. Tekrarlayacak olursak, felaket insanoğlunun bir gün boğazına kadar ciddiyete batmasıyla gelebilir; hiçbir şey oyun oynamayı unutmaktan daha korkunç olamaz.
Siz insanları yönetim kurulu başkanlarına, büro işçilerine, zamana ayarlı kuklalara çevirmişsiniz. Kadınlarınızı ev kadınlarına, gerçekten korkan yaratıklara çevirmişsiniz. Bir zamanlar böyle bir kadının evine konuk olmuştum.
"Külleri yere dökme, tütün içme, perdeleri kokutacaksın. Balık kavanozuna dikkat et, başını duvar kâğıdına sürme, saçların yağlı. Likörü masaya dökme, cilası çok hassastır. Botlarını temizlesen iyi olur, yerler yeni temizlendi. Şunu yapma, bunu yapma..." Bu çılgınlık... Siz kendiniz için inşa ettiğiniz hapishanelerde yaşıyorsunuz, ve onlara "ev, büro, fabrika" adı veriyorsunuz.