Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Eğitim Felsefesi

Hilmi Ziya Ülken

Eğitim Felsefesi Gönderileri

Eğitim Felsefesi kitaplarını, Eğitim Felsefesi sözleri ve alıntılarını, Eğitim Felsefesi yazarlarını, Eğitim Felsefesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öğrenciler sınıflarda pasif dinleyici mevkiinde kaldıkça, öğretmenler bu sabit sınıflara girerek takrir usulünü kullandıkça aktif öğretimin tatbiki imkânsızdı.
Ne şefkatsiz bir mücadeleye imkân veren başıboş hürriyet, ne de her türlü hürriyeti kaldıran ve eşitliği sağlamak isteyen mutlak bir disiplin insanlara huzur verebilir.
Reklam
Bir eğitimin vazifesi sabit bir toplumun normlarına göre insan yetiştirmek değil, değişmekte olan toplumun şartlarına göre insan yetiştirmektir.
Eğitimin gayesi çocuğu yalnız, mevcut topluma intibak ettirmek değil, ideal bir toplum için hazırlamaktır. Her toplum, gerçek bünyesi üstünde kendi ideallerini de koyar. Öyle ise çocuk-toplum-okul bütünlüğü kavramı- aynı zamanda ideal insan kavramını da içine alacaktır. Bu ideal, kültür çevrelerine ve tarihi çağlara göre değişir.
Medreseler Arapça okunan mantık ve kelâm temeline dayanıyordu. Tekke öğretimi ise Farsça okunan tasavvuf temeline dayanmıştır. Birinciler İslâm doktrinine göre rasyonel kafalar, ikinciler gene İslâm doktrinine göre duygu insanları yetiştiriyordu.
Platon ve Kant'ın söylediği ve zamanımızda bir kısım sosyologların da devam ettirdikleri gibi baskılı bir eğitim mi lâzımdır? Yoksa Rousseau'dan beri gene birçok pedagogun savunduğu gibi her türlü baskıyı kaldıran hür ve cazip bir eğitim mi vermelidir?Eğitim çağları gözden geçirilince bu görüşlerden yalnız birisine hak vermenin doğru olmadığı kolay anlaşılır.
Reklam
Demokratik dünyada ilköğretimin en büyük kısmı köy okullarındadır.Bunun için ilköğretimi geliştirmek her şeyden önce köy hocalarının yetiştirilmesine bağlıdır. Bizde Köy Enstitüleri bu gayeyle kurulmuştur ve bu bakımdan -birçok tenkitlerle ve belki de yanlış hareketlerle birlikte- mühim bir adım sayılmalıdır.
Bir sınıfta sıra üzerinde bir saat hareketsiz kalma, hele sınıf iyi havalandırılmamışsa, çocuğun sağlığına zarar verir. O vakte kadar hareketli geçen hayatının birden değişmesine sebep olur.
Çocuğa hakiki şiirden, müzikten ve resimden ayrı bir "çocuk şiiri, "çocuk müziği", "çocuk resmi" değil, asıl değerli şiirden, müzikten, resimden örneklerle sanat eğitimi verilmelidir. Soyut ahlâk kaidelerini öğreterek değil, hikâyeler ve büyük adamların hayatından misallerle fedakarlık ve iyiliğe dair canlı örneklerle ahlâk eğitimi verilmelidir.
Daha kendi topraklarını, kaynaklarını, kendi kökünü ve gelişme yolunu bilmeyen çocuğa dünyadan ve dünya tarihinden, başka kültürlerden bahsetmenin anlamı yoktur. Ders programları birinci sınıftan başlayarak bu esasa göre düzenlenmelidir.
Reklam
İnsan doğuştan hazırlıkları, istidatları, eğilimleri ve bunları geliştirme imânlarını hesaba katmadan bir makinenin çarkları gibi yetiştirilemez.
Bir sosyoloji cereyanına göre sosyal olaylar her şeyden önce iktisadi temel olaylardır. Öteki olaylar (yani fikri, ahlâki, bedii vb. olaylar) bu temel olayların neticeleridir ve toplum üzerinde doğrudan doğruya etkileri yoktur. Eğitimcinin esaslı görevi çocuğa iktisadi-teknik bir eğitim ve öğretim vermektir.
Değişmez ve sarsılmaz toplumsal tabakalar isteyen için ihtiras "şeytani" bir prensiptir. Fakat burjuva devriminden ve kapitalizmden sonra statik dünya düzeninin yerini dinamik bir düzen, hürriyet ve eşitlik fikirleri almıştır, ihtiras böyle bir dünyada müspet değerdir. Proletarya için dahi vazgeçmek ve ölçülü olmak değil, ‘passion’lu olmak gerekir.
Sokratese göre kötülüğün temeli yanılmadadır ve ahlâk bilgi üzerine kurulur. Öyle ise ahlâki eğitim de, bilgi eğitimi üzerine dayanacak demektir: Çocuğu ahlaki kusurdan kurtarmak için ona doğru düşünmesini öğretmek yeter, işte felsefede ve eğitimde akılcı görüşün en bariz ifadesini burada buluyoruz.
Eğitim bize değerler dünyasını anlamamızı sağlıyor. Eğitimcinin rolü bu anlamayı kolaylaştırmak, yeni değerleri bizde tekrar yaşatmak suretiyle onları klişe değer olmaktan kurtarmaktır. İyi eğiticiyi kötü eğiticiden ayıran budur. Birincisi gerçek değerleri tekrar yaşatır, onları öğrencinin kendi yarattığı dünyası haline getirir. İkincisi yaşanmış değerler yerine öğrenciye klişe değerleri yükler yahut başka deyişle gerçek değerlerin yaşanmadan, yani anlaşılmadan ezberlenmesine sebep olduğu için onlari klişe değer haline getirir.
142 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.