Kutsanan yedi kardeşi ruhun ikincisi olan Zenc soyunun en parlak ruhu olan Vegter, yeryüzüne gönderilmeyi içine sindirememişken bir de albino olarak doğması içindeki tüm öfkeyi ateşlemişti. Bir mağarada büyümeliydi ancak annesinin onu bir sır gibi saklaması ve güçlenmesi için beklemesi meyvesini verecekti. Çünkü o, içinde bulunduğu karga soyundakilerden ayrıydı. Bunu içinde sezebiliyordu. Güneş şimdilik ona karşıydı ama geceler dosttan öteydi. Annesinden aldığı özel armağanın gücüyle içindeki od birleşince, yeryüzünde önünde kimse duramayacaktı. Özellikle her türle sapkınca ilişkiye giren Azmıçlardan intikam alacaktı. Sonra sıra Tanrılara gelecekti.
.
Bir yandan işinde uzman bir doktorla renk pigmentleri üzerinde çalışma yapan Vegter, hiç ummadığı bir sorumluluklar silsilesini de yüklenmek durumunda kalacaktı. Ama bu onu amacından bir adım dahi geri attırmadı. Büyük gün yaklaşıyordu. Kendi ve insan türünün yaşaması için birilerinin ederini ödemesi gerekiyordu.
.
Eş sürede başarılı bir müzisyen olan yazarımız Kinyas Öz, alt yazı göndermeli düşsel bir ortam oluşturmuş. Yeryüzünün yüzüne taktığı maskeyi satır aralarında kaldırıp irdeleyen tümceler ve görüşler ile bir yandan da düşlemsel sürükleyici bir kurguyu buluşturmuş. Beğendiğimi açıkça belirteyim. Hem bir güç savaşı hem bir içsel diriliş söz konusu. Başkişinin albino olması ise alt satırda azınlıklara olan bakış açısını irdelemesi bakımından nokta atışlı bir seçim olmuş. Kendisinden imzalı olarak aldığım betiği kıvanarak okuduğumu belirteyim. Okumanızı öneririm. Biçemi akıcı, kurgusu sürükleyiciydi.