A. Çehov'un o ünlü sözünü anımsayalım: "Öykünün başında bir odanın duvarında asılı bir tüfekten söz edilmişse öykünün sonunda o tüfek mutlaka patlamalıdır."
Okuryazar olmak ayrı şey, okur olmak ayrı. Hemen çoğumuz okula başlayışımızdan kısa bir süre sonra harfleri birbiriyle çatarak anlam çıkarma, bir başka deyişle okuryazarlık becerisini kazanırız. Ancak yaşamın akışı içinde bu beceriyi sürekli kullanma gereği duymayız, bir kenara bırakırız.(...) Bu bağlamda çoğumuz okur değil, okuryazar sayılırız.
"Okuyorsan ne karşındakileri susturmak, bilgiçlik satmak için, ne her okuduğuna körü körüne inanmak, ne de konuşmalarına konu olmak için ama incelemek, düşünmek için oku."