Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010)

Eleştirel Pedagoji Dergisi

Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) Sözleri ve Alıntıları

Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) sözleri ve alıntılarını, Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) kitap alıntılarını, Eleştirel Pedagoji - Sayı 10 (Temmuz-Ağustos 2010) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tek tek kültürlerin, bugünkü bilgi ve deneyim birikimine katkılarının miktarı kesin olarak belirlenemez; söz konusu bu katkılar çok çeşitlidir. Kültürlerin hümanist bakışı, kültürlerin eşitliği ilkesine dayanır.
Bağımsızlığın kazanılması ve cumhuriyetin kurulması, bireysel özgürleşmenin ilk adımıdır. Cumhuriyetin kuruluşunun hemen arkasından 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Öğretim Birliği Yasası laik, bilimsel ve halkçı eğitime, dolayısıyla bireyin özgürleşmesine yönelik eğitime kapı açmış ve bu özelliklerin gelişmesi sürecini başlatmıştır. 1920’lerde karma ve parasız eğitime geçilmesi, Medeni Kanun’un kabulü, 1928 yılında Türkçeyi daha kolay öğrenilebilir ve yazılabilir bir hale getiren harf devriminin yapılması, din derslerinin okul programlarından çıkarılması ve pek çok batı ülkesinden önce 1930’larda kadına seçme-seçilme hakkı verilmesi de bireyleri özgürleştirici gelişmelerdir.
Reklam
Günümüz toplumuna bakıldığında ise, geçmiş yıllara göre teslimiyetçiliğin değişik alanlarda yaygınlaştığı görülmektedir. Teslimiyetçiliği, inançlara, paraya ve siyasal güce teslimiyet olarak sınıflamak olasıdır.
Eğitim açısından en kabul edilemez durum, “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” öğrenciler yetiştirmesi beklenen öğretmenlerin genel durumudur. Geçmişte toplumunu seven, bilimden, laiklikten ve bağımsızlıktan yana olup cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı olan ve öğretmen örgütlerinde çoğunluğu oluşturan öğretmenler artık parmakla sayılacak kadar azalmıştır. Bugün öğretmen örgütlerinde, türbanı savunan, dini öğretimin okulöncesi eğitimde başlaması ve kız çocuklarla erkek çocukların ayrı okullarda okumasını isteyenler, Türk-İslam sentezcileri ve ırkçılık yapmaya kalkışanlar çoğunluktadır.
1970 sonlarında bile gençlerin öncelik verdiği değerlerin başında sırasıyla sevgi, eşitlik ve özgürlük gibi değerler gelmektedir (akt. Ateş, 2004: 3). Gençlerin böylesi bir tutum içinde olup böylesi değerlere sahip olması onların olabildiğince özgürleşmiş olduklarının bir göstergesidir.
Osmanlı, genelde padişaha kul olacak insan yetiştirmiş, bireyin ve toplumun gelişimine pek önem vermemiştir. Var olan eğitimin amacı da padişaha kul olacak insan yetiştirmek olmuştur. Dolayısıyla Osmanlı eğitimi bireyi özgürleştirici değil, teslimiyetçi yapacak bir eğitimdir. Kurtuluş savaşına katılan kimi asker ve aydınların savaş sonrası hilafete ve padişahlığa sahip çıkma çabaları, aldıkları bu eğitimin etkisiyledir.
Reklam
Kendi kültürüne yönelik eleştirel düşünüm, etno merkezci (soy-köke dayanan) kültür tasarımını (konseptini) aşma ve demokratik bir sürece taşıma olanağı da sunacaktır. Belli bir etnisiteyi (soy-kökü) başat sayan kültür algısı, kültürel çeşitliliği yaratıcı olmayan bir kaynak olarak görür. Oysa farklı kültür kaynakları bireyleri ve toplumları geliştirir.
Bilim elbette evrenseldir; ancak, yerel devinimleri yerinde incelemeden özellikle de toplum bilimler alanında bilim etkinliğinin sürdürülemeyeceği anlaşılmış olmalıdır. Psikoloji, eğitim, sosyoloji, dilbilim vb. alanlarda sürekli olarak ve özellikle de ABD’de yapılan çalışmalara referans yapmanın gereksizliği anlaşılmış olmalıdır.