İçinde 8 adet öykü var. Öykülerin genelinde ana karakter bir çocuk. Öykülerin temasını da yoksulluk ve bunun getirdiği belli şeylerden yoksunluk oluşturuyor diyebiliriz. Aralarında en çok "Kırmızı Küpeler" isimli öyküyü sevdim ve içten buldum diyebilirim sanırım.
Elinde parayla çocuk dikildi kaldı. Ne diye fazla para vermişti?
Sebep?
Fazladan bırakılan yüz kuruş fenasına gidiyordu. Hakkı değildi ki. Namussuzluk, yahut hırsızlık gibi geldi. Keşke vermeseydi..
"Şakaklarının zonklaması bir türlü geçmiyordu. Tuvalete girdi çıktı, üstünü giyindi, aynaya baktı, fakat kendini göremedi."
Orhan Kemal'in Elli Kuruş Çikolata isimli kitabında toplamda 8 öykü bulunuyor. Her biri birbirinden güzel tam sekiz adet öykü... Toplumsal gerçekçi bakış açısıyla yazılan bu kitapta öyküler oldukça dokunaklı yazılmış. Hayatın içinden, hatta belki bizim göremediğimiz, fark edemediğimiz detaylar oldukça çarpıcı bir şekilde okuyucaya aktarılmış. Hikâyelerin ana karakterlerinin çoğunluğunun çocuk olması oldukça dikkat çekicidir. Hayatı erken yaştan ve acı bir şekilde tanımaya mecbur kalmak... Kitapta hayatla mücadele etmek zorunda kalan ama umudunu, yaşama sevincini kaybetmeyen insanlardan söz ediyor. Bizlere, bizim şimdilerde değer vermediğimiz, önemsemediğimiz şeylerin ne kadar değerli olduğunu vurguluyor. En basitinden elli kuruş... Zamanı bir 10 sene önceye alsak... Çocukluğumuza dönsek. Elli kuruş bizim için ne çok şey ifade ederdi.. 25 kuruştan iki adet çikolata veya bir küçük cips ve yanında küçük bir meyve suyu... Ya şimdi? Elli kuruş bizim için ne ifade ediyor?