Üç elma çekirdeği aldım, ayıklayıp incecik kıydım sonra pürenin içine attım. Pişmiş elmaların sıcak ve tatlı kokusu evin her köşesini doldurdu; daha sonra perdeler ve yataklar bile koktu. Harika bir elma püresiydi.
Elma Çekirdeği, genç bir kızın büyükannesi öldükten sonra ona miras kalan evde geçirilen zamanı konu ediniyor.
Hayatın telaşından unuttuğumuzu sandığımız anıların ortaya çıkmasının bir eşyaya, bir yüze, ya da bir hissiyata bağlı olduğunu bize anlatmaya çalışıyor.
Aslında kitap için söylenecek çok fazla bir şey yok. Okurken sadece anlatım olması, diyalog kısmının az olması başkasına belki sıkıcı gelebilir. Ama bana göre akıcıydı, keyif aldım.
Okumak tıpkı biriktirmek gibiydi, biriktirmekse saklamak; saklamaksa hatırlamak gibiydi, hatırlamaksa bir şeyleri tam olarak bilmemek; bilmemekse unutmak gibiydi. Unutmaksa düşmek gibiydi ve düşmenin de bir sonu olması gerekiyordu.
Bitti...
Başlarda bir kır çiçeği edasıyla başlayan,konusunu yarısından sonra kafamda oturttuğum ama bitirdiğimde bile kendimi o hikayeden içeri sokamadığım bir okuma süreci geçirdim...
Evet pembe kitapları çok seviyorum ama bu kitabı sevemedim...
Kitabın adı:Elma Çekirdeği
Yazarın adı:Katharina Hagena
Okuyanın adı: Sıdıka Topal
Sayfa sayısı:238
Büyükanne Bertha ölünce evi torunu İris'e kalır. Çocukken kuzeni ve bir arkadaşı ile yaz tatillerini birlikte geçirdiği evde yıllar sonra yalnız kalmıştır.
Evin bahçesinde bir elma ağacı vardır hep onun gölgesinde oturur eğlenirler iş. Odaları gezer anılarını arar amaaa....