Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Masal Dünyasından Geriye Kalan Anılar

Elveda Selanik

Leon Sciaky

Elveda Selanik Sözleri ve Alıntıları

Elveda Selanik sözleri ve alıntılarını, Elveda Selanik kitap alıntılarını, Elveda Selanik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan Tanrı'nın lütfundan başka ne isteyebilir ki? tarlalara hayat verecek yağmur, ürünleri olgunlaştıracak gün ışığı, bir de O'nun bu cömertliğinin sefasını sürebilmek için sağlık, zindelik ve dolu bir kiler.
Bu sade insanlar hep aynıydı. Ne kadar fakir olurlarsa olsunlar, kapıları misafire açıktı.
Reklam
Türkiye’yi ziyaret edenler ya da Türkiye’de yaşayan yabancılar, bir yandan Batının üstünlüğü duygusu, bir yandan da bürokrasimizin yozlaşmışlığı ve kendi dünyalarındaki bencilliğin körüklediği siyasi çekişme gözlerini kör ettiğinden, Doğulu insanları anlayamıyorlardı.
Elveda Selanik
Doğuda, Çatalca’da, umutsuz savaş bir süre daha devam edecekti. Ancak herkesin göz diktiği, uğruna savaştığı ve yirmi yüzyıldan uzun süredir kötü niyetli tanrıların, üzerine göklerin ve yeryüzünün tüm felaketlerini yağdırmaktan zevk duyduğu bu şehirde, Yunanistan’ın Selanik’inde, o akşam kan kırmızısı bir güneş Vardar bataklıklarının ardında batarken, ulu minarelerden çıt çıkmıyordu.
Sayfa 229Kitabı okudu
Osmanlı devleti, gayri Müslimlerden vergilerin ödenmesi dışında bir şey istemediği, onları askere almadığı, ülkenin iç işlerine tam olarak katılım göstermelerine izin vermediği için, ulusal birlik fikrini aşılayamamış ve bir ulus yaratamamıştı.
Sayfa 147 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
"Kapalı ağza sinek kaçmaz."
Sayfa 61 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Eğer uygarlık kurtulacaksa, bu dökülen kanların, zulmün, nefretin, sığ milliyetçiliğin, kibirli ayrımcılığın, bir halkın diğerinden üstün olabileceği inancının, milyonların açlık ve sefalet içinde sürünürken birkaç kişinin güç ve bolluk içinde yüzmesinin sonu gelecekse, BATSIN BU DÜNYA ki hepimiz yok olmayalım..
Makedonya’nın kaderi gerçekten acı doluydu, bu toprakları ele geçirme çabası hiç bitmemişti.
Sinsice av peşine düşüp, dişlerimizle etini parçaladığımızdan bu yana sürdürdüğümüz uzun ve zahmetli yolculukta ne kadar ilerleme kaydetmiştik? Ateşi ve suyu bulmuştuk, göklere meydan okuyup, yıldırımları dizginlemiştik. Mikroskoplarla küçücük şeyleri keşfetmiş, teleskoplarla devasa olanları izlemiştik. Maddeyi parçalamış, doğasını istediğimiz gibi değiştirmiştik. Ama dengedeki bir terazi gibi, tüm insanların katkısıyla taş üstüne taş koyarak inşa edilmiş olan bu bilgi, bu bilim, makinelerin ve açıp kapama düğmelerinin bu karmaşık teknolojisi, yükü insanın yorgun sırtından almış mıydı acaba? Bu uygarlık insanı daha nazik, daha anlayışlı hale getirmiş miydi ? İnsanları birbirinden ayıran çekişmeleri, nefretleri sona erdirmiş miydi? Uygarlık İncecik bir kabuktan, insanın güvenmeye cesaret edemeyeceği kadar narin bir tabakadan başka bir şey değildi. Bu tabakanın altında ise hala altın buzağılar önünde yerlere kapanan, kendi kendine oluşturduğu zincirlerin ağırlığı altında tökezleyen o ilkel insan vardı. Eski fetişlerine ve adetlerine korkakça sıkı sıkı tutunurken, bir yandan da bilimin yeni dilini kekeliyordu. Neyin peşindeydi insan ? Uzayın sonsuzluğunda dönüp duran dünyanın o uçsuz bucaksız enginliğinde ne arıyordu?
Sayfa 241 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Açgözlülük ve bencillik kötülükleri doğurmuş, cehalet de bunu görmezden gelmişti.
Reklam
Osmanlı topraklarında bulunan bir yabancı, ya da nesiller boyu bu ülkede yaşamış olan yabancı bir devletin tebaası, Türklerden çok daha fazla haktan yararlanırdı.
Selanik’teki her sinagogdan tellallar gelip Yahudileri şafaktan önce uyandırmış ve hep birlikte yağmur duasına gitmişlerdi.
Geri13
57 öğeden 46 ile 57 arasındakiler gösteriliyor.