Muhabbet gönle ait bir hususiyettir. Lâkin, hakikî bir muhabbet sadece gönülde kalmaz; oradan taşarak, sözlere, fiillere, amellere, tercihlere yani hayatın her safhasına sirayet eder.
Hazret-i Mevlânâ buyurur:
“Hacca gidenler orada evin (yani Beytullâh'ın) sahibini arasınlar. O'nu bulduk tan sonra Kâbe'yi her yerde bulabilirler.”
Bu ifade;
İbâdet ve kullukta ancak gerçek şuur ve idrâki temin içindir. Yani Hazret-i Mevlânâ'nın asıl derdi, haccın ilâhî hikmet ve irfânına vâkıf kılmaktır. Yoksa bu tür îzahlara saplanarak hac farîzasını iptal mânâsı çıkarılamaz. Böyle bir iptal düşüncesi, âyet-i kerîmeye göre de açık bir küfür olur. (bkz. Âl-i İmrân, 97)