İstenmeyen bir çocuk olarak dünyaya gelen, sevgisiz, ilgisiz hattâ istenmediği babası tarafından dile getirilen, annenin erken kaybı ile kardeşlerine bakması gereken bir kadının babasını da kaybetmesi ile başlıyor kitabımız. Babasının cenazesi için Türkiye'ye gittiğinde hem kardeşleri, hem de babası ile içsel hesabını kapatıyor. Ülkesinden, kardeşleri ve babasından ayrı Hollanda'da yaşayan ve orada bedensel terapist olan karakterimizin hayatına cenaze sonrası yemek yediği lokanta da dikkatini çeken, kendisinden yaşça hayli küçük genç bir erkek dahil oluyor. Tam yaşadığı şehir Amsterdam'a dönüşünden hemen önce, bu genç ile yaşadığı ilişki, hayatına dair yeni farkındalıklar keşfetmesine sebep oluyor...
Kendisinden yaşça küçük bu genç adamla yaşadığı, büyük aşk, eril ve dişil enerjinin birbirinden ayrıldığından beri, her iki taraf da birbirini bulmak için çabalarken, acı çekildiği, dengelerin bozulduğu, hep bir şeylerin eksikliği varmış gibi hissettiği hayatı sorgulatıyor kadın karaktere.
Kitap da, erkek karakterin, henüz bozulmamış, saflığını kaybetmemiş eril enerjiyi temsil ederken,
Kadın karakterlerin, bu genç adama hissettikleri ve yaşananlar ile kadınlığına ve cinselliğine dair tüm bildiklerini unutup, yok olurken o boşlukta savrulurken, kendisini sil baştan vareden dişil enerjiyi temsil ediyor.
Kitapta özgürleşen dişil enerjinin hikâyesi ile birlikte bedensel psikoterapinin ne olduğuna ve uygulanma şekline dair de örnekler bulunmaktadır.
