Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Endülüs Sözleri ve Alıntıları

Endülüs sözleri ve alıntılarını, Endülüs kitap alıntılarını, Endülüs en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün dünyada artık yaygın olarak bilinmektedir ki, Endülüs denince ilk akla gelen entelektüel kültürdür.
Hey gidi Toriçelli
Su ve hava basıncından yararlanarak çeşmeler, yeldeğirmenleri ve hidrolik pompalar kuran Müslüman tekniği, Toriçelli’nin çalışmalarına da temel olmuştur.
Reklam
Ihtisab muessesinin başındaki görevli olan muhtesib, bir kadı idi ve genellikle caddelerde yardımcılarıyla birlikte at sırtında gezerek görevini ifa ederdi. Yardımcılarından birinin elinde ekmek tartısı bulunur ve satılan ekmekleri tarttırırdı. Çünkü ekmek, çeyrek dirhem olup somun şeklindeydi.
Adamlar maytaplarla oynarken,biz kale yıkardık be...
. Gerçekte, “barut bilgisinin Arap-İslam kültür dairesine Çin’den mi geldiği yoksa İslam dünyasında bağımsız bir şekilde mi bulunduğuna ilişkin soru henüz yeterince cevaplandırılmamıştır. Her ne kadar havaî fişeklerin daha önceleri Çin’de bilindiği kabul edilse bile, barutun harekete geçirici gücünün İslam dünyasında tanınmış ve askerî alanda kullanılmış olması muhtemeldir. Bildiğimiz kadarıyla Araplar 7./13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren top kullanmışlardır; muhtemeldir ki el bombalarının ilk kullanımları bu yüzyıla uzanmaktadır.” Ayrıca, dünya tarihinde bu ilkel topları geliştirerek büyük savaşlarda etkili şekilde ilk kullananların Osmanlılar olduğu (XIV. yüzyıl) da söylenmektedir.
Bugün İspanyol müziğinde kullanılan enstrümanlardan çoğunun adı Arapça’dan gelmekte ve fakat İspanyolca telaffuzuyla bilinmektedir. Mesela, ûd laud, gîşâre guitarra, rebâb rabel, nefîr anafil, bendir pandera, sunc sonajas, bûk elboque ve davul anlamındaki et-tabl kelimesi atabal şeklinde İspanyolca’ya geçmiştir. Ayrıca, İspanyol müzik tarzlarından zambra Arapça zemrkelimesinden, dinleyenlerin icrâ esnasında bağırarak heyecanlarını dile getirmelerine yarayan ole ole kelimeleri Allah Allah nidasından, leli leli kelimeleri de yâ leyl deyişinden gelmekte olup, bunlar İspanyol müzik kültürünün temelinde Endülüs mûsıkî kültürünün bulunduğunu belgeleyen unsurlardan bazılarıdır.
Sağol ya :)))
İbn Sinâ’dan 900 yıl sonra Fransız doktor Masquelier, kuvvetli alkolün penisilin ile aynı etkiye sahip olduğunu tespit ederek İbn Sinâ’nın buluşunu takdir etmiştir.
Reklam
Mekânı cennet olsun
Ukbe b. Nâfi, Kayrevan şehrini kurmasının ardından Kuzey Afrika boyunca ilerlemiş ve Atlas Okyanusu kıyılarına ulaş-mıştır. İşte tam orada Ukbe’nin söylediği şu sözler ilginçtir: “Eğer bu denizin ötesinde bir yer olduğunu bilsem, denizi at sırtında geçer ve İslam için oraları da fethederdim!”
Ey Endülüslüler! Şimdi yükleri hazırlama zamanıdır! Artık burada kalmak apaçık bir hatadır. Elbisenin yandan sökülmesidir aslolan, Fakat görüyorum ki Endülüs’ünki sökülmekte tam ortasından! Şerre komşu olan onun zararlarından emin mi kalır?
Heralde son durak müptezel :))
Müslümanlara, Müslümanlar tarafından Müdeccen denmiştir. İspanyolca’da ‘Mudejar’ şeklinde söylenen bu Arapça kelime, bir yerde ikâmet edip oraya alışan kimse anlamındadır. Müdeccen kelimesi, Osmanlı arşiv belgelerinde Müdeccel, Osmanlı müelliflerince ise hem Müdeccel hem de Mübtecel şeklinde kullanılmıştır.
Hey gidi Dante ! Sen de çakma çıktın :))
. Muhyiddîn İbn Arabî’nin İtalyan şâir Dante Alighieri (1265-1321) üzerindeki etkisine gelince, Dante’nin hocası Brunetto Lâtini İbn Arabî’nin Latince’ye tercüme edilen el-Mi’râc adlı eserinden söz etmektedir. İşte bu eserin Latince’den başka Fransızca ve İspanyolca’ya tercümelerinin ortaya çıkmasıyla birlikte Dante üzerindeki İbn Arabî etkisi kesinlik kazanmıştır. Bu eseri dikkatle okuyan herkes, burada yapılan cennet ve cehennem tasvirleriyle Dante’nin tasvirleri arasında açık bir benzerlik görür.
Reklam
Çağımız problemleri dikkate alınarak bakıldığında Endülüs, İslam tarihindeki Müslim-Gayrimüslim ilişkilerinin insan hakları, hoşgörü, din ve inanç özgürlüğü gibi evrensel de-ğerler çerçevesinde yürütüldüğü güzel örneklerin başında gelmektedir. Endülüs’ü Doğu’dan ayıran kültür farkının kaynağı da, çok farklı kültürlerin yoğun nüfuslu topluluk-larca temsil edildiği bir ortamda yaşanan ortaklaşa bir hayat düzeni yani convivenciadır. Endülüs kültürü, insanlığa kendini tanıma, başkalarıyla ba-rış, uzlaşma ve yardımlaşma içinde kardeşçe yaşama tarzını öneriyor.
Bu bilgi birçok sorunun cevabı aslında !
. Endülüs’ün son kalesi Gırnata’nın düştüğü yıl içinde İspanya, bütün Yahudileri ülkeden kesin olarak çıkarmak amacıyla bir ferman çıkardı. Ferman iki kral tarafından 31 Mart 1492 tarihinde ilân edildi ve Mayıs ayında yürürlüğe konuldu. Buna göre 100 bin kadar Yahudinin 2 Ağustos’a kadar ülkeyi terketmesi isteniyordu. Gerçekten de bu tarihte istenen olay gerçekleşti. Bunların büyük bir kesimi, kendilerine hoşgörü kapısını açan Osmanlı’ya sığındı. İspanya-Endülüs Yahudilerine, 1496-1497 yıllarında ülkeden çıkarılan Portekiz’deki Endülüs Yahudileri de eklendi. Yani, Endülüs-İber Yarımadası Yahudileri Hristiyanlar tarafından hemen toptan sürgün edildiler. Bu tarihten sonra Endülüs Yahudileri’nin (Sefaradlar) büyük bölümü Selanik, İzmir, İstanbul gibi Osmanlı şehirlerinde hayatlarını sürdürmeye başladılar.
Hristiyan kaynaklarında yer alan bir rivâyete göre, Ebû Abdullah Gırnata’dan ayrılırken şehrin güney çıkışındaki Büşşerât’a (Alpujarras) giden yol üzerindeki son tepe üzerinden geriye dönüp bakarak ağlamaya başlamış, bunu gören annesi Âişe ona, “Erkekler gibi savunamadığın şehir için şimdi kadınlar gibi ağla” demiştir. Mehmet Âkif Ersoy bunu şöyle nazmetmiştir: Endülüs tâcı elinden alınan bahtı kara, Savuşurken, o güzel mülkü verip ağyâra, Tırmanır bir kayanın sırtına, etrâfa bakar. Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar, Başlar ağlatmaya bîçâreyi hüngür hüngür! Karşıdan valide sultan bunu pek haklı görür, Der ki: “Çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla; Şimdi, hiç yoksa, kadınlar gibi olsun ağla!” Bu tepe bugün Suspiro del Moro (Mağriblinin iç çekişi) adıyla belirgin bir halde hatta turistik bir nokta olarak tutulmaktadır.
Emri bil maruf nehyi anil münker
. Müslümanlar, fetih hareketleriyle insanları Bizans’ın veya İran’ın ya da Vizigotlar’ın hâkimiyetinden kurtarıp kendi egemenliklerine tâbi kılmak gayesiyle ortaya atılmamışlardır. Onların gayesi, insanları kula kul olmaktan kurtarıp sadece Allah’a kul olma şerefine yükseltmek ve İslâmiyet’in evrensel değerleriyle insanları buluşturmaktı. Nitekim onlar, fetihten sonra hiçbir milletin canına, malına, ırzına, diline ve dinine müdahale etmemişler; hiçkimseyi Müslüman olmaya zorlamamışlardır.
Tuleytula'nın düşmesi Endülüs halkını büyük bir korku içine düşürdü. Hristiyan dünyada ise, müthiş bir sevinç ve Ispanya Müslümanlarına karşı bir özgüven duygusu meydana getirdi. Artık güç dengesi Hrisyan güçler lehine temelden değişti ve bu kayıp, Hristiyan Iber-Avrupa devletlerinin, bir haçlı ruhu içerisinde birleşerek Müslümanlardan Iber Yarımadası'nı geri alabilecekleri umutlarını gerçeğe dönüştürüyordu. Hatta bu zaferin coşkusu içinde Avrupa devletleri, Avrupa'dan Balkanlar'a doğru ilerleyerek Hristiyan Bizans Devleti'ni iyice sona yaklaştırmış olan Türkler ile Kudüs merkezli Islam dünyasına karşı bile başarı elde edebilecekleri düşüncesini geliştirdiler.
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.