Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Erbakan Fethullah Gülen Kavgası

Oral Çalışlar

Erbakan Fethullah Gülen Kavgası Sözleri ve Alıntıları

Erbakan Fethullah Gülen Kavgası sözleri ve alıntılarını, Erbakan Fethullah Gülen Kavgası kitap alıntılarını, Erbakan Fethullah Gülen Kavgası en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gülen'in, 'Tesettür teferruattır', Kadın idareci olabilir' ve "Bir kaç kere kadın eli sıktım' sözleri İslami çevrelerin büyük tepkisini çekti. Cuma dergisi, Gülen'i eleştirerek kapak yaptı.Dergide Gülen'in "Tesettür teferruattır" sözünün, İslamcı çevrelerde yarattığı üzüntü şöyle dile getirildi. 'Başörtüsü teferruatsa bizi yıllardır sokaklara niçin döktüler? Niçin okulumuzdan olduk? Niye avukatlığı bıraktık? Yok şayet tesettür, Kur'an-ı Kerim'in bir emri ise bu halde insanların bu hareketlerine teferruat denilerek hafife alınmamalı.'
Erbakan'ın Başbakan olmasıyla dünyanın sonu gelmediği kısa sürede anlaşıldı. Zamanla hükümete alışılmıştı bile.Üstelik Refahyol hükümeti hızlı bir icraat programıyla başlangıç yaptı. İşçi, memur ve emeklilere uzun süredir görülmemiş oranda zam yapıldı.Erbakan'ın, Güneydoğu' daki mezralara, boşaltılan köylere halkın yerleşebileceğini açıklaması da Güneydoğu'da çözümden yana olan kesimleri memnun etti. Erbakan gelince, beklenenin aksine ortalık karışmamıştı. Özellikle köylüler, Bağ-Kurlular ve emekliler durumdan memnundu. O zamana kadar Erbakan'a oy vermeyenlerden bile Erbakan'a oy vermeyi düşünenler vardı. Şimdiye kadar Erbakan'ı tanıyamamışlardı, meğer adam aslında ne kadar iyiymiş!..
Reklam
Ama Susurluk Fetullahçıları da vurdu. Çete-Mafya- Devlet ilişkilerinin masaya yatırıldığı Çankaya zirvesinde, MİT'e hazırlattırılan ve Erbakan'ın dosyaları içinde zirveye getirilen listede Fethullah Gülen'in de ismi yer alıyordu.
Yeni Asya cemaatinde İranCumhurbaşkanı Rafsancani yüzünden bir bölünme daha yaşandı. Rafsancani, Türkiye'yi ziyaretinde Anıtkabire gitmeyi reddetti. Başta. Demirel olmak üzere hükümet sert tepki göstererek, "Rafsancani Anıtkabiri ziyaret etmeyecekse, ülkemize hiç gelmesin daha iyi" açıklamasında bulundu. Atatürk'e, İnönü'ye, CHP'ye ve genelde sola karşı hep mücadele veren, Kemalizme karşıtlıklarını da eylemleriyle ve çalışmalarıyla açıkça gösteren Yeni Asyacılar için bu şok edici bir gelişmeydi.
Özal maddi manevi cemaatleri desteklemeyi sürdürdü. Hatta emniyet güçlerince aranan Fethullah Gülen yakalandığında devreye girip, serbest bıraktırdı. Fethullah Gülen'i gözaltına alan Burdur Em-niyet Müdürü ertesi günü Erzurum'a tayin edildi. Özal, İslamcı kesimden yargıyla başı dertte olanlara da yardım etti. Onların aklanmaları için girişimlerde bulundu. Çıkardığı kanunlarla cemaatlerin hizmetlerini yaygınlaştırdı ve para kazanmalarını sağladı. Cemaatlere vakıf kurma ve vakıf adına kurban derileri toplama imkanı verildi. Bu cemaatler ve tarikatlar için bulunmaz bir nimetti . Bütün di-ni cemaatler vakfa dönüştü, vakıfların bünyesinde şirketler kuruldu. Cemaatler paraya kavuştu. İmam Hatip Okulları mezunlarının İlahiyat Fakülteleri dışındaki üniversitelere de geçme hakkı tanınınca, her tarafta yoğun bir İmam Hatip Okulları açma faaliyeti başladı. İmam Hatip Okulları yapmak için para toplanıyor, dernekler kuruluyordu.Bir anda çoğu kimsenin farketmediği bir faaliyet ülke çapında hareketlendi. Camiler, İmam Hatip Okulları, Kur'an Kursları, Yurtlar, dini eğitim veren özel okullar, kolejler ardı ardına faaliyete geçti.
28 Şubat MGK toplantısı bir muhtıradan farksızdı gerçekten, hatta üstü örtülü bir darbe gibiydi. Moda tabiriyle Postmodern darbe...
Reklam
Susurluk'la ilgisiz görünen RP, bir anda Susurluk'tan en büyük zararı gören parti durumuna düştü.Kamuoyu özellikle DYP'ye ve çetecilere karşı gösteriler düzenleyip, ışık söndürme eylemleri yapıyordu. Adalet Bakanı Şevket Kazan bu eyleme "Mum söndü oynuyorlar" açıklamasını yapınca, hem gösteriye katılanlar, hem de Aleviler adeta ayaklandılar. RP tepki gösterileriyle karşı karşıya kaldı.
Fethullah Gülen cemaati Cumhurbaşkanı Özal'ın himayesinde iyice gelişti. Türkiye dışına taşarak Orta Asya Cumhuriyetleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde okullar açmaya devam etti.Türkiye'deki cemaate ait okullardan ve FEM dersanelerinden öğrenci¬ler, üniversiteye giriş sınavlarında birincilikler kazanıyordu. Dünya çapında başarıya imza atan öğrenciler de çıkınca, sağ kesimden Fethullah Gülen'e ait okullara, kolejlere ve dersanelere yoğun talep oldu. Cemaatin özel bir çalışma alanı olan 'TSK' ya inançlı subaylar kazandırma' faaliyeti de sürüyordu.Bu konuda önemli mesafeler alındığı cemaatte konuşuluyordu. "Bugün Türk ordusunda çok sayıda yüzbaşı, binbaşı, albay rütbelerinde Fethullahçı subay var"haberleri ayrı bir sevinç kaynağıydı. İnşaallah günün birinde inançlı subaylar ordu içinde hakimiyeti sağlayacak, kurmay heyeti Fethullah Hoca'dan irşad almış subaylardan oluşacaktı. Bu uzun vadeli çalışma şimdiden semeresini verecek hale gelmişti.Bunun yanısıra ANAP iktidarı boyunca Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığında Fethullahçılar önemli mevziler kazandılar.
Demirel'i ziyarete gelenler ANAP'tan ve ANAP'ın zamlarından, tarımı öldürmeye çalışmasından şikayetçiydi. Demirel cebinden bir anayasa kitapçığı çıkarıp konuşuyordu. "Şikayet etmeye hakkınız yok. Siz bu 12 Eylül anayasasına oy verdiniz mi, verdiniz. Bunlar olacaktır. Özal'ın da başbakan olması bu Anayasaya oy vermeniz yüzünden." "Biz Özal'ı size yakın diye düşünmüştük Beyefendi. Birlikte çalışmıştınız." "Ben hiç bir partiye oy verilmemesini söylemiştim. Şayet 12 Eylül Anayasasına yüzde yirmi-otuz hayır oyu çıksaydı, bunların hiç biri olmazdı. Bütün sıkıntıların kaynağı bu Anayasa. Seçimde de yüzde yirmi-otuz boş oy çıksaydı, bu iktidar da bunları yapmaya cesaret edemezdi. Ama oldu. Neyse demokrasilerde çare tükenmez. Bundan sonra olacaklara bakalım. DYP'yi iktidar etmedikten sonra bu sıkıntılardan kurtulamazsınız. Bu benim için değil,sizin için önemli. Halkım için, köylüm için, çiftçim için, işçim memurum için önemli." Demirel'i dinleyenler geri döndüklerinde DYP için daha gayretli çalışmaya başladılar.
MHP'ye geçen emekli DGM Başsavcısı Nusret Demiral bir anda söndürdü. RP ve irtica ile mücadele eden ve bu yönüyle tanınan Nusret Demiral, MHP'ye geçer geçmez "Ezan yeniden Türkçe okunmalı, ibadet Türkçe yapılmalı" deyince, başta MHP olmak üzere, dini kesimlerde soğuk duş etkisi yarattı.Türkeş'in de bir zamanlar söylediği o sözler, MHP'lilerin hala aynı yerde durduğu, İslama hizmet gibi amaçlarının olmadığı imajını verdi ve sağ ke simle birlikte, İslami duyarlılığı olan pek çok MHP'li partiye oy vermekten vazgeçti. Çoğu RP'ye, bazıları "ülkücülerden daha ülkücü, erkeklerden daha erkek" gördüğü Çiller'e, bir kısmı da BBP'ye yöneldi.
Reklam
Tansu Çiller'in parti lideri ve Başbakan olması Türkiye'de sevinç rüzgarları estirdi. Bıyıklıların arasında güzel bir kadındı Tansu Çiller. Türkiye'nin imajı birden değişmiş, çağdaşlaşmıştı artık! Şimdi AB'ye girmek daha kolaydı! Tansu Çiller Başbakan olur olmaz, medyanın, kadınların ve işadamların sempatisini kazandı. Bu güzel Başbakan etrafını da güzelleştirmekteydi. Partisinden bazı milletvekilleri-bakanlar, kimi gazeteciler Çiller uğruna bıyıklarını kestiler. Türkiye de bir anda toz pembe rüzgarlar esmeye başlamıştı. Tansu Çiller neredeyse ikinci Özal gibi algılandı. Türk siyasetine damgasını vuracağı,"Ya olacak, yaolacak!" laflarından belliydi. Kendi partisi, hükümet ortağı, Genelkurmay Başkanı, sanatçılar, televizyonlar, hatta Alparslan Türkeş bile Tansu Çiller'e bayılıyordu. Özal'ın ölümü, Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesi bile unutulmuştu bir anda. Demirel cumhurbaşkanı olmuştu ama partisini bu "Yeniköy Güzeli "ne kaptırmıştı.
Turgut Özal'ı benimsemişti. Turgut Özal, "Erbakan gi¬bi gerici, Demirel gibi kinci, Ecevit gibi hırçın değildi." inançlara saygılı laik bir liderdi.Ama bu imajın gerisinde Özal gerçekte bir tarikatçıydı ve dini çevrelerin bugüne kadar kazanamadıkları mevkileri, makamları kazandıran, yine bugüne kadar alamadıkları mesafeleri almalarını gizliden gizliye sağlayan kişiydi. Mesela Milli Eğitim Bakanlığı tamamen tarikatçıların ve cemaatlerin elindeydi. Dini çevrelerin yayınladığı dergiler, kitaplar MEB Talim Terbiye Kurumu tarafından okullara tavsiye ediliyor, Tebliğler Dergisi'nde bu tavsiyeler yayınlanıyordu. Fethullah Gülen'in Sızıntı dergisi, kitapları, Yeni Asya yayınlarının kitapları, Zafer dergisi ve yayınları gibi dini kitapların çoğu artık Milli Eğitim Bakanlığı'nca okullara tavsiye ediliyor, devletin kütüphanelerine alınıyordu. Bu bile yetiyordu cemaat ve tarikatlara. Hatta Özal'ın bu iyiliği, Yeni Asya cemaatinde bile tartışıldı. Özal kendisine oy vermediğini bile bile bu Demirelci, Nurcuların kitaplarını da devletin himayesine almıştı. Özal, Yeni Asya kesimine mesajlar da iletiyordu. "Sizin Demi-relciliğiniz boşuna, o bugüne kadar bu basit işleri bile yapamadı. De¬mirel Müslümanların yanında görünür ama kesinlikle öyle değildir. Ben gerçekte Müslümanların en büyük destekçisiyim." Buna rağmen Yeni Asya'cılar Demirel' cilikten taviz vermediler. Özal, onlara ne kadar iyilik yaparsa yapsın demokrat misyonun temsilcisi sadece Demirel'di!
Merkez sağın iki partisi ANAP ve DYP birbirine düştüler. İki genç VE yeni lider, birbirlerini zayıflatmak için taktik savaşı başlattılar. Bu mücadele Tansu Çiller adına estirilen toz pembe rüzgarları da kısa zamanda dağıttı. Çiller saldırganlıkta hiç de erkek liderlerden aşağı kalır değildi. Mesut Yılmaz'ı da, Necmeddin Erbakan'ı da ağır sözlerle eleştiriyordu. Bunun yanında PKK ile mücadele konusunda inisiyatifi tamamen orduya terk etmişti. Sık sık Güneydoğuya operasyonlar yapılıyor, köyler boşaltılıyor, yargısız infazlar büyük boyutlara ulaşıyordu. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Çiller'den çok memnundu. Gazetelere yansıyan ifadesine göre, Çiller tak emretmekte, Doğan Güreş ŞAK yapmaktaydı.Çiller, SHP'den ayrılan Kürt milletvekillerinin kurduğu DEP'i "PKK'nın partisi" olmakla suçlayarak Meclisten dışarıya ÇIKARDI. Polisler DEP milletvekillerini yaka paça hapse attılar. Polisin ensesinden arabanın içine ittiği DEP milletvekilinin fotoğrafları kamuoyunda aylarca tartışıldı. Ardından DEP kapatıldı. Tansu Çiller PKK'ya da, irticaya da karşıydı. Bölücü terörün de, irticanın da belinin kırılacağını söylüyordu. Kamuoyu ve medya Tansu Çiller ile o kadar meşguldü ki, RP'yi çoktan unutmuştu.
İskenderpaşa cemaati lideri Prof. Dr. Esat Coşan ise Erbakan'dan rahatsızdı. Kendisi Erbakan'ın bağlı olduğu tarikatın lideri olmasına rağmen, Erbakan bir mürid tavrında değil, adeta mürşid gibi hareket içindeydi. Oysa Erbakan, Mehmet Zait Kotku'ya tam bir talebe gibi bağlanmış, onun emri altında olmuştu. Fakat Esat Coşan'a karşı böyle bir bağlılığı yoktu. Şeyhine karşı saygısızlık içindeydi. Sanki kendisi şeyh gibiydi. Durum gerçekten de öyleydi. Erbakan, Esat Hocayı dergahtan yetişmediği için şeyh olarak görmüyor ve hem ilmen, hem de siyaseten yetersiz buluyordu.
Başbakan Erbakan 11 Ocak'ta Başbakanlık konutunda 51 tarikat ve cemaat liderine iftar yemeği verdi. Bir kısmının cüppeyle, sarıkla Mercedes arabalar içinde Başbakanlık binasına gelip gitmesi ve bunun televizyonlara yansıyışı, var olan gerilimi daha da artırdı. Haber bültenleri laik kesim için korku filmine dönmüştü. .... 4 Şubat'ta 15 tank ve 20 kariyer Sincan sokaklarından geçince, sabahın erken saatlerinde tankları gören Sincan halkı darbe olduğunu sanarak büyük şaşkınlık yaşadı.
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.