Kitabın konusu arka kapakta çok iyi özetlenmiş;
“Ünlü tarih romancısı Yılmaz Gürbüz, bu yeni eserinde okurlarını 30’lu yıllarda Kayseri’ye bir yolculuğa çıkarıyor. Atatürk döneminde Kayseri’de açılan Sümerbank Bez Fabrikası ile Uçak Fabrikası’nın öyküsü… Bir şehirde verilen sanayileşme mücadelesi……. Erciyes Tutkusu aslında sadece bir şehri değil tüm Türkiye’yi, sadece bir dönemi değil Cumhuriyet tarihini anlatıyor. Romanı okuduğunuzda günümüz Türkiye’siyle çarpıcı bağlantılar da kuracak, “Nereden geldik?” ve “Nereye gidiyoruz?” sorularına yanıtlar bulacaksınız.”
Bu kitabı okuyunca, Atatürk'ün vefatından sonra Atatürk'ün çizgisinden sapıldığı yolundaki inancım daha da kuvvetlendi.
Şimdi bu kitabın devamı Ankaralı Gelin'i okuyacağım
Erciyes Tutkusu’nda olaylar, Kayseri’li zengin ve köklü bir ailenin çocuğu Muhlis Güllapoğlu’nun çevresinde ve Kayseri’de gelişir.
Fransa’ya Hukuk Tahsili yapmak üzere giden, iki yıl Hukuk okuduktan sonra bir hocasının “Felsefe bilmeden Hukuk bir anlam ifade etmez” şeklindeki sözlerinden etkilenerek,hukuk tahsiline ara verip iki yıl Almanya’da
Motor montajı, uçağın gövde ve kanat yapımı ile elektrik, kaynak işleri bir mühendisin tek başına yapabileceği işler değildi. İlk sıralarda bu işlerin uzmanlarını bulmak zordu. Bu işçilerin bulunması için Kazancılardan, Kapalı Çarşı'ya, bedestenlere kadar yanlarına Belediye Başkanı Sefa Bey'i de alıp dükkan dükkan gezmişler çırak, kalfa, usta belirlemişler, onları fabrikaya işçi olarak almışlardı. Bunlar hayatlarında uçak görmemiş marangoz, çilingir, bakırcı, kalaycı, elektrikçi gibi meslek mensuplarıydı.
İnsan için üç ihtiras tehlikelidir: Birincisi para, mal , mülk, zengin olma ihtirası, ikincisi makam, mevki, şan, şöhret ihtirası, üçüncüsü de helal olmayan cinsi, bedeni arzular ihtirası..
Babası lisedeyken tezgaha oturtmuş bir hafta sonra "oğlum sen ticaret yapamazsın" deyip küçümsenerek yüksel tahsile göndermişti. O istemediği halde babası bir de "avukat olacaksın" diye tutturmuştu. Bu mesleği sevmiyordu. Ama okuyor öğreniyordu.
insanın yalnızlığını bilmemesi zayıflığıdır. Yalnız olduğu için aranır ve aşka koşar. Aşk yalan içinde yalandır. Kendini aldatmadır. Çünkü aşk bilgiye rehavete sokar. Bilgi akıldır. Akıl uyanırsa aşkı boğar...
Fayton; Hacı KIlıç, Sahabiye, Hunat Camii ve medreselerinin önünden geçerken hiç konuşmadan bu tarihi eserleri seyreden Martha nihayet konuştu;
- Erciyesin dinlendirişi kadar bu eserler de güzel.
Baban senin yaptığın hataları affeder ama hayat affetmez. Ben sana ergen olduğunda ne dedim? "Aklını başına topla... Beşik kertiğini reddet... Sözlenme, nişanlanma..." dedim., dinlemedin amca kızınla nişanlandın....... Bak Pullukçuların haline... Mal mülk yabancıya gitmesin diye dayı-teyze çocukları evlendi de ne oldu? İki çocukları da sakat doğdu. Biri kötürüm, öbürü ahraz...
Mustafa Kemal Paşa Osmanlı devletinin hatalarından ders almış bir devlet adamı. Önce başkentini düşman harp gemilerinden uzak, güvenli bir yere, Orta Anadolu'daki Ankara'ya aldı. Bez Fabrikasını ve Uçak Fabrikasını da aynı güvenlikteki Kayseri'ye yaptırdı.