Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı

Murat Çulcu

Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı Posts

You can find Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı books, Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı quotes and quotes, Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı authors, Erkan-ı Harb Binbaşı Vecihi Bey'in Anıları - Filistin Ricatı reviews and reviews on 1000Kitap.
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
Many of those who left Damascus before noon and those who were able to retreat from the mountain roads were taken into captivity in Homs, Hama and Aleppo. To tell the truth, the reason for the captivity of these poor people was partly the ingenuity shown by some of the Arabs rather than the pursuit of the enemy. They both promised to keep it and handed it over to the enemy after receiving the money. Our enemies declared that they had captured one hundred thousand prisoners following the fall of Damascus. I don't think it is to this degree. But if so, more than half of them were soldiers in the ranges, civil servants and school students.
Sayfa 92 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Şam, 30 Eylül 334 günü böylece düşmüştü. Bir muhtelif müfreze ile Sasi civarında müdafaası ile görevlendirilen Rekabizade Ali Rıza Paşa'nın düşmana katıldığı ve düşmanın şehir civarına yaklaştığı, artık savunma imkanı olmadığı anlaşılınca, şehrin tahliyesine karar verilmiş, fakat mümkün olmamıştı. Almanlar burada da güçlük çıkarmaktan geri kalmamış, şimendiferler ellerinde bulunduğu için kendilerini, eşyalarını kaçırmaktan başka hiç bir endişe gözetmemişlerdir. Teslim sırasında ordunun en kıymetli eşyası ile yüklü, bin müşkülat ile hareket ettirilen tren Boğaz içinde Demr yakınında düşmanın makinalı tüfek ateşi altında kalmış, harekete devam edemeyeceği anlaşılınca Türkleri, Türk Ordusuna ait mallarla yüklü olan vagonları olduğu yerde terk ederek sade bir kaç vagonla savuşup gitmişlerdir. Başıbozuk, asker, memur, subay, kadın, çocuk, boğaz içinde makineli tüfeklerin ateşi altında kalınca o, mahşerden bir örnek gibi yaşanan manzarayı bir defa tasavvur ediniz. Yollar, hendekler, ekseri yerler silahsız halkın cenazeleriyle dolmuş, canını kurtarabilenler, kadın ve çocukların feryadı arasında yeniden şehir tarafına kaçarken bir kısım Araplar yağmaya koyulmuş, fırsat kovalıyor, bir kısım Araplar da Şam sokaklarında "İstiklâl" gösterileri içinde çalkalanıyordu.
Sayfa 91 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Pek çok yerlerde Almanlar tehlike henüz kendilerine yaklaşmadan makinalarını, toplarını, tüfeklerini, otomobillerini, hatta kendi sandık ve sepetlerini kırıp, yakıp herkesten evvel savuşmuşlardı. Hatta bu yüzden hala yerlerinde sebat eden bir çok birliğin, tümenin, kolordunun muharebesini de sekteye uğrattıkları görülmüştü.
Sayfa 83 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Harp, diğerlerine benzemeyen bir felakettir. Müsbet ve menfi elektriklerin karşılaşmasından infilak eden bir şimşek gibi harp de, dimağı beşerin ihtiraslarının feveranından doğan bir musibettir. Fakat tabii afet gibi hızla sirayeti sınırlı değil, yayılan saldırganlıktır. Harp afeti, insanlık dimağından meydana gelir. Destgahı marifet ve
Sayfa 77 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Elde kalan 8nci Alay da kısmen keşiflerle yürüyüş kolunu yanlardan önden, arkadan daima rahatsızlık veren Araplara karşı dağılmıştı. Derhal kullanmaya elverişli el altında 50 tüfek bile yoktu. 326 Dürzi isyanında Havran'da olaylar süresince mutasarrıflık etmiştim. O zaman Tugay merkezi olan Şeyh Meskin'i iyi tanıyordum. 8nci Alay kumandanıyla birlikte atımı ileri sürerek köylülerle bir kaç kelime konuşmak istedim. Köylülerin içinde önceden beni tanıyan biri, bir Türk muhibbi, beni bir kenara çekerek Türkçe ve açıkça bir ifade ile gizlice şu malumatı verdi: -Tefs'in evvelden beri şaki (eşkiya) olduğunu bilirsin. Şerif Faysal bir kaç günden beri buralarda idi. Ve bir gün evvel galibe Tefs'de idi. Adamları bütün bu civar köylerdendir. Şerife mensup bütün Araplar, Dürziler ve Şeyh Said Neva'da toplanacaklar. Üçer, beşer yüz atlı, hecimli hep o taraflara gidiyorlardı. Bunlar Knaytra'yı geçen İngilizlerle birlikte Şam'a gidecekler. Biz Şerif Faysal'a henüz görüşlerimizi bildirdiğimiz için, bu gece hücum etmelerinden korkuyoruz. Çünkü Şerif kendisine tabi olmayanları mahvediyor, dedi.
Sayfa 74 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Köylere tahsin eden asiler orduyu rahatsız etmekten ziyade yağma için tuzak kurmuşlardı. Tek tük geçen efradı, silahsız iseler elbiselerini soyup çırılçıplak salıveriyorlar, silahlı iseler, öldürüp silahlarını alıyorlardı. Öyle bir kaç kişilik atlı keşif kollarını, kurşunla vuramazlarsa ekseriya üzerlerine hücuma da teşebbüs etmiyorlardı. Fakat katırlı ve ağırlıklı bir kafile görünce ne vururlarsa kâr sayıyor, bütün kuvvetleriyle silahlarına sarılıyorlar, böylece aynı zamanda orduyu da rahatsız etmekten geri kalmıyorlardı. Tefsi geçince, hemen köy civarında tesadüf ettiğimiz bir ağırlık kafilesi aynı akıbete uğramış, imha edilmişti. Bu bir Alman kafilesiydi. Telef olanlar soyulmuş, henüz kanları kurumamıştı. Leşleri serilen hayvanların yükleri alınmış, fakat şuraya buraya ağzı açılmamış bir kaç konyak şişesiyle döküntü halinde bir miktar bisküvi terk edilmişti.
Sayfa 72 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Reklam
43 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.