Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler 1. Cilt Gönderileri
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler 1. Cilt kitaplarını, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler 1. Cilt sözleri ve alıntılarını, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler 1. Cilt yazarlarını, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler 1. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öyle bir büyük ve sevimli şehir ki, İstanbul içinde bin adam ölse yine adam çokluğundan omuz sökmez. Böyle bir gulgule-i Rum olur. Onun için İstanbul'a "insan unsuru madeni" derler.
Yedikule : Bizans devrinde veba hastalığı olan yerlerden gelenler burada yedi gün kalmadıkça İstanbul'a giremedikleri için, "Nazarta" (Karantina) derler
Saray-ı Hümayun'un dört tarafında olan özel kapıların ilki Kireççibaşı, Yalıkapısı, Topkapısı ve Uğrunkapı sarayda suç işleyenleri öldürüp bu kapıdan denize atarlar.
Haç'ın ilk çıkışı: Bir gün Magaryos adında ta Hz. İsa'dan beri
yaşamış çok yaşlı bir papaz bulur. Meğer Yahudiler Hz. İsa'yı bu
papaz üzere asmışlardı. Asılan ağaç haçı bu patrik bilirdi.
Sonunda Magaryos papaz Hellena avrata o haç ağacın yerini
gösterdi. Hellena emriyle o ağacın dibini kazıp içinden bir kabir ile haçlar çıkar. Yani haç gibi üç parça ağaçlar çıkar. Hatta Hristiyanlar inancına o ağaçları bir bir o kabir içindeki ölü üzere bıraktılar, o an o ölü yeniden hayat bulup dirildi.
O gün ki Eylül'ün on dördüncü günü idi. Hristiyanlar o günü bayram edindiler. Bu macera İsa Peygamber'in doğumundan 328 sene sonra idi ki hala Rum'un haç bayramı olur. Haçlarına saygıları bundan kalmıştır. O ölü üzerine o haçları bırakıp ölünün dirildiği Yunan tarihlerinde yazılıdır.
Eski zamanda bu şehir kefere elinde iken ismine "Kuna Petro"
derlerdi. Yani "Taş beşik" demektir. Sebebi odur ki bu şehir zemini ormanlık ve ağaçlık iken Yaşka adında bir rahip burada büyük bir kilise yapar. Anılan rahip, Kudüs-i Şerifte Hz. Isa'nın doğduğu Beytüllahm adlı yerden Hz. İsa’nın bebekliğinde ilk defa yıkandığı taş tekneyi getirip bu Beşiktaş'taki kilisesine koyduğundan Rum dilinde Beşiktaş ismiyle meşhur ve mamur olmuştur. Bu rahip öldükten sonra anılan taş beşiği Herakloğlu İlya adlı kral Ayasofya Kilisesi'nin sağ tarafındaki kata koymuştur ki hâlâ ziyaret yeridir. Hâlâ onun için Müslümanların dilinde bu şehre Beşiktaş derler.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi, bir on yedinci yüzyıl klasiği olarak hem zevkle okunabilecek bir edebiyat eseri hem de tarih, dil, halkbilimi, sanat tarihi, topografya, dinler tarihi, tasavvuf tarihi ve yerel tarih araştırmacıları için karmak niteliği taşır.
Asya, Avrupa ve Afrika’da gezip gördüğü yerler için yalnızca onun kullandığı bir dil ve bakış açısı ile tanıklık eden Evliya Çelebi, on ciltlik dev eserinin birinci cildiyle aynı zamanda ilk Türkçe “İstanbul ,Monografisini de yazmıştır. Adlarını vermiş olsa bile birçoğunu bugün bilemediğimiz pek çok kaynaktan
derlediği mitoloji ve tarih karışımı bilgilerden saray hayatına; pek çok ünlünün kişisel tarihinden şehrin gündelik hayatına; şehrin etrafını çevreleyen surlardan her türlü mimari esere; kapılardan tepelere ve iskelelere; savaş ve barışta şehrin ve ordunun
ihtiyaçlarını karşılayan yüzlerce esnaftan bahçe ve mesirelere; padişahlardan her sınıftan yönetici, bilim adamı ve ilginç tiplere; devletçe düzenlenen şenliklerden çok özel meclislerde yaşanan eğlencelere varıncaya kadar akla gelebilecek her şev bu ciltte anlatılmıştır.
Günümüz Türkçesiyle ve iki kitap halinde sunulan Birinci Cilt ile okur, Evliya Çelebi’nin açtığı kapıdan uzun bir İstanbul gezisine burar ediliyor ve şehrin olanca gizemi ile ayrıntılı bir haritası çiziliyor.
Gerçekten çok değerli bilgiler içeriyor. Evet yer yer çok ayrıntılara yer vermiş Evliya Çelebi dolayısıyla bu bölümler biraz sıkabiliyor. Ben bu bölümleri atlayarak ilerledim. Bilmiyorum neden tarihe ve istanbul şehrine olan ilgimden dolayı okurken çok büyük keyif aldım. Eseri okurken o döneme gidiyorsunuz. Böyle bir üstadın dilinden bize kazandırılmış bu eseri okumanızı şiddettle tavsiye ediyorum.