Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı

Caner Taslaman

En Eski Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı sözleri ve alıntılarını, en eski Evrim Teorisi Felsefe ve Tanrı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gayesel yaklaşımda sonuçların gerçekleştirilmesi için nedenlerin işletildiği söylenir. Örneğin evin oluşması için tuğlaların üst üste konulduğunu veya Dünya'nın Güneş'e mesafesinin bu şekilde ayarlanmasının canlıların var olabilmeleri ve varlıklarını sürdürebilmeleri için olduğunu söylemek gayeci açıklamalardır. Fakat tuğlaların üst üste konulması süreciyle evin yapımını anlatmak veya Dünya ile Güneş arasındaki mesafenin mevcut şekilde ayarlanmasıyla canlıların oluşumu için gerekli ortamın oluştuğunu söylemek mekanik açıklamalardır. Gayeselliğin sorusu ''niçin''dir: "Niçin tuğlalar birleşir?" veya "Niçin Dünya Güneş'e bu mesafededir?" gayeyi öğrenmeyi amaçlayan sorulardır. Mekanik açıklamanın sorusu ise "ne" ve "nasıl"dır. Tuğlaların nasıl birleştiği veya Dünya'nın Güneş'e uzaklığının "ne"lere yol açtığı mekanik açıklama ile anlatılır.
Sayfa 54 - *Gayesel: bir plana, amaca yönelik.
Mekanik açıklamayı benimseyen ilkçağın atomcularına benzer ateistler olduğu gibi, Descartes ve Francis Bacon gibi teistler de vardır. Gayeci açıklamayı yaygın olarak kullanan pek çok teist olduğu gibi, biyolojide gayeci açıklamadan kaçınmanın zorluğu karşısında birçok ateist biyolog da gayeci terminolojiyi kullanmaktadırlar. Sonuçta dinsel açıdan kritik nokta, süreci gerçekleştiren bilinçli bir Güç'ün (Tanrı'nın) varlığının kabul edilip edilmemesidir. (...) Özellikle biyolojide gayeci açıklama ile mekanik açıklamalar çok iç içe geçmektedir. Örneğin gözdeki her tabakanın fonksiyonlarıyla görme işlevinin nasıl gerçekleştiği (mekanik açıklama) ile bu tabakalarının hangi işe yaradığı (gayeci açıklama) gözle ilgili bir konu işlenirken ayırt edilemeyecek kadar iç içedir.
Sayfa 55
Reklam
Descartes'in felsefesinde Tanrı (diğer varlıklarla kıyaslandığında) gerçek cevherdir, diğer bütün varlıklar Tanrı'nın sayesinde var olabilirler. Descartes, bu şekilde Tanrı ve diğer tüm varlıkları ayırdıktan sonra, insan zihnini ve maddeyi de 2 farklı cevher olarak ayırır. Düşünme insan zihninin, uzam ise maddenin en temel özelliğidir. Burada düşünen zihnin maddi bedenle nasıl iletişime geçtiği, maddi bedeni nasıl hareket ettirdiği sorusu ortaya çıkar.
Sayfa 57
Descartes, sadece insanların madde dışında düşünen bir cevhere (ruha) sahip olduğunu düşündüğünden hayvanları makineler olarak gördü.
Sayfa 57
Leibniz (1646-1716), insan ve hayvan bedenindeki oluşumların aynı bir saatteki oluşumlar gibi mekanik olduğunu söylemiştir. O, H. More gibi dirimselcilere karşı tavır almıştır. Leibniz, düşünce sürecinin bile aritmetikleştirilebileceğini ve mekanizmle gerekli aritmetik sürecin açıklanabileceğini savunmasına karşın, Hobbes'un (1588-1679) bilinci ve ruhu bile materyalist bir mekanizme indirmeye kalkışına karşı çıkmıştır. O, Tanrı'nın her şeye gücünün yetmesine ilişkin dini inançla bilimin evreni mekanik bir tarzda açıklaması arasında bir çelişki olmadığını ifade etmiştir.
Sayfa 60
Tanrı'yı kudreti mutlak olarak gören Leibniz, Tanrı'nın evrene her an müdahale etmediğini söylerken, kudreti mutlak bir Tanrı anlayışıyla kendisini çelişiyor olarak görmemiştir. Tam tersine, Tanrı'nın baştan gerekli müdahalenin hepsini birden en mükemmel şekilde yapmasından dolayı bir daha müdahaleye gerek kalmadığını ifade etmiştir.
Sayfa 61
Reklam
Kant, mekanik bir yaklaşımın canlıları açıklamada yetersiz olduğuna inandı ve biyolojide, parçaların bütünle ve birbirleriyle ilişkisinin gayeci kavramları kullanmayı gerektirdiğini söyledi. Kant, teizmin doğayı gayeci yaklaşımla açıklamasının bütün diğer açıklamalardan daha üstün olduğunu söyler fakat bunu objektif bir delil olarak görmez, sadece, subjektif düzenleyici bir "idea" olarak görür. Kant'a göre teizm, doğayı en iyi şekilde anlayacak çerçeveyi çizer; her ne kadar ona göre bu çerçeve ispat edilemese de.
Sayfa 68
Çok iyi, çok.
Kant, tasarım deliline itirazlarını ateizm adına değil, bilinemezci (agnostik) yaklaşım adına yapmıştır. Kant'ın bilinemezciliği "saf aklın" bilinemezciliğidir; Kant "pratik aklın", "saf akıl" üzerinde otoritesini kabul ettiğinden dolayı bilinemezci kalmaz ve Tanrı'nın ve ahiretin varlığını kabul eder. Onun felsefesinde ahlak kuralları, hem teizmin kabul ettiği her şeye gücü yeten, iyilik sahibi Tanrı'yı hem de ahiretin varlığını gerektirir. Kant'a göre insan, evrenin gayesel sebebidir. İnsan olmadan tüm yaratılış boş ve anlamsızdır. Evrenin gayesi olarak alınan insanın ayırt edici özelliği ise ahlaklı olmasıdır. Kant'ın gayeci yaklaşımında nihai gaye ahlaktır. Kant'ın ahlaki teolojisini (dinbilimini), gayeselliğin yetersizliklerini kapatan bir yaklaşım olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Kant, gayeci yaklaşımın (teleoloji) teolojiye bir giriş olmasına karşıdır ama gayecilik, ahlaki teolojiye yardımcı olursa durum değişir. Ona göre "ahlaki delil", teorik olarak Tanrı'yı ispatlamaz ama pratik neden açısından bu inanç mutlaka gereklidir.
Sayfa 69
Newton'un yazdığı bir kitabı, günümüzde, bir fizik öğretmeni ders kitabı olarak yazmış olsaydı bu kitabın ders kitabı olması yasaklanırdı. Hatta Darwin'in en meşhur eseri olan Türlerin Kökeni'ni, bugün bir biyoloji öğretmeni yazmış olsaydı herhalde bu kitaptaki Yaratıcı'ya atıflar çıkartılmadan bu kitap ders kitabı olarak okutulamazdı.
Sayfa 313Kitabı okudu
İnsan biyolojisini Tanrı'nın planının bir sonucu gören dinler açısından biyolojik yapının dinlerle uyumlu olması aleyhten ziyade lehte bir unsur olarak değerlendirilmelidir.
Sayfa 294Kitabı okudu
Reklam
Cahız'ı evrimle ilişkilendiren görüşler, Cahız'ın biyoloji alanındaki çalışmasından ve bu alanı açıklama kaygısından dolayı üzerinde durulmaya değerdir, fakat tasavvuf alanındaki şiirsel bir eserin birkaç beytinden dolayı Mevlana'yı biyoloji alanına çekmek hatalıdır.
Tanrı'ya inanan bir kişi, bilimsel metodolojisinde, mekanik bir yaklaşıma da dirimselci bir yaklaşıma da bu ikisinin bir sentezine de inanabilir.
Lamarck, canlılara içkin olan ve onları kompleksliğe götüren bir eğilim olduğunu ve bunun, Yaratıcı'nın canlılara bahşettiği bir unsur olduğunu söyledi.
Sayfa 103Kitabı okudu
Huxley, Darwin'in yavaş ve sürekli bir evrimi öngören yaklaşımına karşı, canlıların evrimleşmesinde sıçramalar olabileceğini savunarak Darwin'den ayrılmıştır.
Sayfa 136Kitabı okudu
Buna karşın Yeni-Darwinizm'in kurucularından olan Theodosius Dobzhansky, Evrim Teorisi ile dinlerin çatışmadığını ve kendisinin hem yaratılışçı, hem de evrimci olduğunu söyledi.
425 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.