Çocuğunuzun gördüğü canavarlara inanmaz,bunları aptalca bulur, hele hele bir de kızar ya da alay ederseniz, onunla aynı takımda olamazsınız... Çocuk bu tür korkularını size anlatmaktan vazgeçer, ve böylece korkular sürekliliğini korur. Çocuğunuz büyüdükçe, bu sorun daha da büyür. Okulda yaşadığı sorunları, arkadaşlarıyla yaşadığı sorunları, ergenlik sıkıntılarını, ilk sevgilisini, içtiği ilk sigarayı, içtiği ilk içkiyi... Hiçbir şeyini size anlatmaz.
Oysa “Canavar falan yok” diyeceğinize;
“Ben de küçükken aynı böyle bir şey görmüştüm. Benim gördüğüm canavar, perdenin altından girip, sağ köşeden yukarı çıkmıştı“ Seninki nerden girdi, anlatsana...” derseniz, onunla aynı takımda olursunuz. “Bunları ben de yaşadım, seni anlıyorum” demiş olursunuz. Böylece, size bütün gördüklerini teker teker anlatır. Anlattıkça korkular önemini yitirir ve zaman içinde sürekliliğini kaybeder.
Ayrıca siz bu canavarla nasıl baş ettiğinizi, onu nasıl etkisiz hale getirdiğinizi ya da ondan korkmamayı nasıl öğrendiğinizi ona anlatırsanız, ona da bu canavarla nasıl baş edeceğine dair bir yol göstermiş olursunuz. “Canavar gördüğünde şöyle yapmalısın, onunla şöyle savaşmalısın...” diye akıl vermektense, “Ben şöyle, şöyle yapmıştım, çok iyi oldu” diyerek yol göstermek çok daha etkilidir. Çünkü çocuklarımız öğütlerimizi pek dinlemez ama yaptıklarımızı yaparlar.