Faşist İdeolojinin Doğuşu

Zeev Sternhell

Faşist İdeolojinin Doğuşu Posts

You can find Faşist İdeolojinin Doğuşu books, Faşist İdeolojinin Doğuşu quotes and quotes, Faşist İdeolojinin Doğuşu authors, Faşist İdeolojinin Doğuşu reviews and reviews on 1000Kitap.
Avusturya-Macaristanöa, üçe ayrılan Polonya'da, Rusya ve aynı zaman­ da Prusya'da meseleler daha değişik biçimde ortaya konur. Burada bile, Karl Kautsky önemli bir rol oynar. Onun Ortodoks Marksizm ile de­mokratik sosyalizm sentezi Orta ve Doğu Avrupa devrimcilerine esin verir. Bütün bir kuşak, Plekhanov ile birlikte Rus Marksizminin gerçek ruhani babası olan Kautsky'nin çalışmalarına el atar. Kautsky'de devri­min işlevi, "proletarya diktatörlüğü" değil, tam ve eksiksiz bir demokrasi ortaya koymasıdır. Kautsky ile Bernstein arasındaki fark, Alman partisinin resmi kuramcısının, demokrasiye geçişte, Marx'ın tanımını yaptığı kapitalist ekonomi mekanizmalarını yansıtan sınıf mücadelesi­nin otomatizmine verdiği ağırlıkta yatar.
1905 birliği as­lında Alman sosyal demokrasisinden biraz farklı reformist bir partiyle sonuçlanmıştır- olsun, söz konusu revizyonizm liberal ve demokratik değerlerin meşruiyeti kadar, liberal demokrasi oyun kurallarını da ka­bul eder. Aslında yalnızca varolan düzenle bir uzlaşı değil, bu düzenin prensiplerinin kabulü de söz konusudur. Bu yüzyıl başında, Batı Avrupa sosyalizminin büyük bir çoğunluğu kapitalist rejimin ve burjuva toplu­munun sürekliliğine boyun eğer.
Reklam
Kautsky ve Erfurt Programı:
1891 Erfurt Programı'nın en önemli yazarıdır. Erfurt Kongresi, hem Alman Sosyalist Partisi'nin "Marksistleşmesi"ne hem de İmparatorluğun politik yaşama girişine adanmıştır. Bu nedenle bu belge, çok çabuk bir biçimde, Batı Mark­sizminin de tartışıldığı güçlüklerin dev aynasına dönüşen temel bir muğlaklığa dayanır. Bu belirsizlik, Erfurt Programme'ın kuramsal tara­fının devrimci -daha çok "sınıf mücadelesi" - yapısı ile politik ve pratik tarafının "reformist" ve tam anlamıyla demokratik içeriği arasındaki bir çelişkiden kaynaklanır.
Ekonomik dönüşümlere, geleneksel Marksist analizin uygulanabi­lirliğine engel olan diğer ikibdeğişim eklenecektir: politik yaşamın de­mokratikleşmesi ve kitlelerin millileştirilmesi. Liberalizm, politik katı­lımın sınırlı olduğu bir toplumu idare etmek için elit tarafından icatedilen bir siyasal sistemdir. Temsili sistemin genel seçim hakkına, libe­ralizmin demokrasiye ve kitle toplumuna uyarlanması derin sarsıntılar olmaksızın gerçekleşmez. İki savaş arasının krizleri gibi, yüzyıl döne­mecinin krizlerinin önemli taraflarından biri de budur. Liberalizm, po­litik eşitlik ilkesini benimseyerek, büyük güçlüklerle, liberal demokrasişeklinde gelişir.
Faşist ideolojiyi biçimlendirecek ikinci önemli bileşeni, liberal ve burjuva karşıtı milliyetçiliğin de paylaştığı Marksizmin materyalizm karşıtı revizyonudur. Düzen karşıtı aşırı solu olduğu kadar, milliyetçi sağı da peşinden sürükleyen bu başkaldırı, sosyalizmin yeni bir versiyo­nunun radikal milliyetçilikle birleşmesine izin verir.
Corradini'nin ideolojilere milliyetçi sosyalizm nezdinde eleştirisi
Corradini'nin yaptığı tek özgün katkı İtalyanları varolma mücadelesine, yani savaşa hazırlamaya yönelik "proleter millet" fikridir. Savaş hali, milletler ara­sında daima egemen olan doğal haldir: Disiplin, otorite, toplumsal da­ yanışma, ödevin ve fe dakarlığın anlamı, kahramanca değerler ülkenin bekası için elzem şartlardır. Birleştirici olan ne varsa olumludur: güçlü bir devlet, her zaman toplumun hizmetinde olan bir birey, aynı azimle milli ihtişama doğru yönelen toplumsal sınıflar. Farklılığa neden ola­bilecek ne varsa ortadan kaldırılmalıdır. Aydınlanma felsefesi, doğal hukuk kuramı, enternasyonalizm, pasifizm, aynı şekilde burjuva sınıfı egoizmi ya da proleter egoizmi ortadan kaldırılacaktır. Aynı şey demok­rasi için de geçerlidir: demokrasi, burjuvazinin sınıf çıkarlarının ifade­sinden başka bir şey değildir.Marksist sosyalizme gelince, proletaryanın sınıf çıkarlarına hizmet etmek için milli gövdeyi özünden boşaltmak eğilimindedir. Son olarak, proletaryanın alınyazısını düzeltmek baha­nesi altında, burjuva demokrasisiyle ittifak kuran reformist sosyalizme gelir. Bu siyasetçiler ittifakı, der Corradini, günümüz demokrasisinin en büyük yalanıdır. Corradini liberal ve çıkar demokrasisinin karşısına bir "halk idaresi" çıkarır; çıkarcılığın, plütokrasinin ve "sınıf asalaklığı"nın karşısına, doğal hiyerarşilere dayanan bir düzen ve otorite rejimi çıkarır. Bu rejim, herkesin refahından sorumlu olan bir üreticiler rejimi, sınıfla­rın işbirliği rejimi olacaktır.
Reklam
Sosyalizm ile milliyetçiliği birleştirmeyi amaçlayan İtalyan Corradini :
"Öncelikli olarak İtalyanlara, ülkelerinin maddi ve ahlaki anlamda proleter bir milletten oluştuğunu anlatmak gerekmektedir; ardından, tıpkı sosyalizmin iş­çilere sınıf mücadelesinin ilkelerini anlattığı gibi uluslararası savaşın zaruriyetini öğretmek gerekir ve nihayet proletarya ile millet arasında barışı tesis etmek gerekir"
Nasyonal Sosyalizmin ilk evresi:
Faşizmin ilk bi­çimi, milliyetçi sosyalizmin yeni bir sentezi Fransa'da ortaya çıkacaktır. Barres "milliyetçi sosyalizm" terimini kullanacak olan Avrupa' daki ilk siyasi düşünürlerden biri, belki de en başta gelenidir. Milliyetçi sosyalizm fikri bütün Avrupa' da çabucak yayılır. XIX. yüz­ yılın ikinci yarısında, proletaryanın yükselişinin ve sanayi devriminin ortaya çıkardığı uygarlık problemine yanıt verme niyetindedir. Oldukça çabuk, neredeyse her yerde, kuramcılar, toplumsal meseleye vahşi kapi­talizmden ya da sınıf mücadelesinin sosyalizminden başka bir yerde ya­nıt bulunabileceği düşüncesini destekleyeceklerdir. Milletin bekasının, proletarya ile toplumsal gövdenin bütünü arasında bir barışı gerektire­ceği fikrine dayalı çözüm, yüzyıl dönemecinin Fransa'sında Barres, XX. yüzyılın ilk on yılının İtalya'sında ise Enrico Coradini tarafından ortaya sürülmüştür.
Devrimden komüne, "vatan dini" ile "insanlık dini"nin bir sentezine de kalkışan bu yeni milliyetçilik için, millet, canlı varlık benzeri bir organizma demek­tir. Bu "topyekun" milliyetçilik, bir etik, bireyin iradesinden bağımsız olarak, bütün gövdenin çıkarı adına telaffuz edilen standart bir tutum bütünü gerektirir. Tanımı gereği bu yeni milliyetçilik, her türlü evrensel ve mutlak ahlaki normu inkar eder: Hakikat, adalet, hukuk topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak için mevcuttur. Kapalı ve geçit vermez bir bi­ çimde tasarlanan bir toplum vizyonu, rasyonalizm karşıtı bir şiddet ve aynı şekilde bilinçdışının akla olan üstünlüğü gerçek anlamıyla grup odaklı bir millet vizyonuna biçim verecektir.
Kısaca Faşizm der ki; Büyük balık küçük balığı yutar bu doğa kanunudur
Faşizmin, XIX. yüzyılın sonunun siyasi sahnesinde ortaya çıkacak iki önemli kurucu elemanının birincisi sosyal Darwincilik ve sıklıkla da biyolojik determinizm temelli grup milliyetçiliğidir.
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.