Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Faydasız Yazılar

İsmet Özel

En Eski Faydasız Yazılar Sözleri ve Alıntıları

En Eski Faydasız Yazılar sözleri ve alıntılarını, en eski Faydasız Yazılar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Akılsız adam affetmeyen ve unutmayan hâliyle katıdır, serttir. Kırar veya kırılır; parçalar veya parçalanır. Saf yürekli adam affeden ve unutan tavrıyla yumuşak ve hafiftir. Kıramaz ama kırılır; parçalayamaz ama kendisi parçalanır. Bilge kişi ise affeden ve fakat unutmayan tavrıyla esnek ve diridir. Ne kırar ne kırılır; ne parçalar ne de parçalanır. Akılsız adam taş gibi: Suya düşerse batar. Saf yürekli adam şeker gibi: Suya düşerse erir. Bilge kişi yağ gibi: suya düşerse yüzer.
Bir çok bildiri alınıp veriliyor da bizlerin gerektiği yerde ''dil ile ikrar'' edeceğimiz, ama aslında ''kalp ile tasdik''ine muhtaç olduğumuz bilgilere giden yolun bu hızlı haber akışı sırasında pek de genişlemediğini söylemeden edemiyoruz.
Sayfa 19 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben dünyada bir tanık, bir şahit olarak bulunuyordum. Bütün yapıp-etmelerim neye şehadet ettiğimle bir anlam sahibi olabilirdi. Yine herşey olabilir ve olmayabilirdi ama benim neyin tanıklığında bulunduğum konusunda ki bilgim dünyada ki yerimi belirliyordu.
Sayfa 25 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Thomas S. Szasz
''Akılsız adam ne affeder ne de unutur; saf yürekli adam önce affeder ve sonra da unutur; bilge ise affeder, ama hiçbir zaman unutmaz.''
Sayfa 26 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Mekteplerimiz insanlara bir türden bilgiyi sağladığı kadar,başka bir cehaletin de temellerini sağlamlaştırıyor.Hastahanelerimiz bir eliyle sağlığımıza bir şey eklerken,öteki eliyle sağlığımızdan bir şey eksiltiyor. Yol şebekelerimiz,haberleşme araçlarımız ulaşımı ne kadar kolaylaştırıyor,haber dolaşımını ne kadar hızlandırıyorsa ,aynı oranda insanların birbirlerine yakın olmaktan duydukları sıcaklığı,bildirişimin derinleme etkisini azaltıyor. Toplum teşkilatlarımız hayatın düzenli akışına hizmet ettiği ,kurallara bağlı hayatın güvenliğini getirdiği kadar güçlü bir baskı mekanizmasından duyulan korkuya da kaynaklık ediyor.
Sayfa 63 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Ben dünyada bir tanık, bir şahit olarak bulunuyordum. Bütün yapıp-etmelerim neye şehadet ettiğimle bir anlam sahibi olabilirdi. Yine her şey olabilir ve olmayabilirdi ama benim neyin tanıklığında bulunduğum konusundaki bilgim dünyadaki yerimi belirliyordu. Acaba tanıklık dünya karşısında edilgin bir tutum takınmanın bir biçimi miydi? Hayır. Eğer Prag'da olsaydım Rusların yanında yer almakla bir gerçeğe, Çeklerin yanında yer almakla da başka bir gerçeğe tanıklık edecektim. Türkiye'deydim ve Türkiye'de olmaya ilişkin bir gerçeğe tanıklık ediyordum. Bu husunda zihnime vazgeçilmez bir açıklık sağladığını belirtmeliyim. Nerede olduğum "ne" olduğumla bağlantılıydı.
Sayfa 25 - çıdam yayınları
Reklam
Yaratılmış olan her şeyin Yaratıcı'sıyla,Allah'la bir ahdi vardır. Yaratılmış olan şeyler arasında yalnızca insanın bu ahdi unutmak gibi bir özelliği var.
Sayfa 32
Unutmak. Küçümsenemez bir açıklama getiriyor bu kelime yaşadığımız medeniyetin zavallılarına. İnsanlar peygamberler aracılığıyla ulaştırılan bilginin gereklerini unutmakla attılar bu medeniyetin temellerini. Yani hep yaratılmakta olan kainatın kendilerine hatırlattığını değil,kendi zihni kabullerinin, mantık mekanizmalarının kazandırdığını üstün saydılar. Zannı sistemleştirdiler. Risaletin insanlara ulaştırdığını unutmak ile hakikatin, hakkın üzerine örtmek bir medeniyet olarak temayüz etti. Burada"küfr" kelimesinin asli anlamının "örtmek" olduğunu hatırlamak yerinde olur.
Sayfa 33
Nitekim, Batı medeniyeti yeryüzündeki yayılmasını farklı bir görüntüyle gerçekleştirdi. Batılılar yeni keşfettikleri Amerika kıtasında Aztek ve İnka medeniyetlerini kıyıcılık ve kan dökücülükle yıktılar. Ama sözcüsü oldukları toplumsal yapı barbarlıpı değil,medeniyeti temsil ediyordu. Kuzey Amerika kızılderililerini imha ederken ruhça vahşi idiler ama imkânlar bakımından medeni deniyordu onlara. Aynı süreç Afrika'da, Uzak Asya'da, Hindistan ve Çin'de yaşandı. Bu süreç önceki çağlarda görülen medeni-barbar karşılaşmasına benzemiyordu. Gerçi batı medeniyetinin XIX. yüzyıldaki yayılma macerasını medeni Roma'nın barbar Galga'yı dize getirmesine benzetenler çıkabilir. Eğer böyle bir benzetmeyi uygun sayarsak kafamızda yeni bir Alarik canlandırmamız da gerekir ki,bütün zorluk bunu tahayyül edemeyişimizdir.
Sayfa 48
İnsanın önemi Rabbi ile yaptığı ahiddedir. Eğer insan vahy yoluyla kendine ulaşmış bilgiyle ünsiyetini koparmışsa, onun zahiren önemini insanlar eliyle korumaya kalkmak insanın değerinin nerede olduğunu,ne kadar olduğunu bilmemek demektir ki bu bilgisizilik insanın ortadan kalkması karşısında çaresiz kalmak demektir.
Sayfa 53
Reklam
Herkesin yüzünün güldüğü ortamda yüzü gülenlerin iyi olduklarını ne bilelim?
Sayfa 64
İnsan olarak bizim yapabileceğimiz,yapmamız gereken zıtlıkları ortadan kaldırmaya çalışmak değil,zıt kutuplardan birinde aldığımız yeri bilmektir. O zaman aydınlığın ve karanlığın bizim için her hal ve şartta bir anlam taşıdığını farkedebiliriz. O zaman zıtlıkların bulunduğu bir dünyada insan olmanın sorumluluğunu yüklenmemiz gerektiğini anlarız.
Sayfa 64
"Beşikten mezara niçin gittiğimizi bilseydik bu yol boyunca tıpkı mektepten azad olmuş çocuklar gibi şarkı söyleyerek giderdik"
Sayfa 66 - Maurice Maeterlinck
Halbuki yoksulluk başkasının elindekine özenmekten başka bir şey değildir. Mesele böyle anlaşılır ise yoksulluktan kurtulmanın bir şeyler kazanmak değil, sahip olduklarını kavramakla varılabileceği anlaşılabilir. Bu tanım medeniyet misyonerlerini rahatsız eder.
Sayfa 75
Bu düşünceler doğrultusunda sorulacak sorular çıkıyor karşımıza. Bir bakarsınız adamın biri kalkar"Ben, falan veya filan dava uğruna canımı veririm"der. İşte o zaman, tıpkı Danton'un kafasının, Mişima'nın gövdesinin olup olmadığı sorulduğu gibi o adama canının olup olmadığı sorulmalıdır. Can vermenin ne anlama geldiğini bilip bilmediği,hatta canının nerede olduğu hususunda bir fikri olup olmadığı öğrenilmelidir. Yani o kimse canımı veiririm dediği zaman acaba gerçekten 'neyini' vermeye yeltenmektedir. Acaba onu verip neyini almak istiyor? Canını( canı yerine koyduğu o şeyi) daha önce verdi mi acaba?
Sayfa 98 - çıdam yayınları,1998
1.180 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.