Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik

Shahzad Bashir

Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik Gönderileri

Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik kitaplarını, Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik sözleri ve alıntılarını, Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik yazarlarını, Fazlullah Esterabadi ve Hurufilik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1445 senesinde Fazlullah'ın bazı takipçilerinin Şehzade Mehmed'in sarayına girerek onun Hurufi fikirlere ilgi duymasını sağladığından bahsediliyor. Şehzade'nin sarayındakiler bu durumdan pek de memnun değildi, ancak Şehzade Mehmed'e doğrudan müdahale etme şansları da yoktu ta ki Fahrüddin Acemi adlı bir alimin girişimlerine kadar. Anlatılanlara göre Şehzade Mehmed'in veziri, Hurufi grubun liderini evine davet ederek itikatlarına meyli varmış gibi davrandı. Bu gelişme üzerine cesaretlenen grubun lideri bütün Hurufilik doktrinlerini sıralamaya başladı; lakin konu hulul meselesine (uluhiyetin insan bedeninde var olabileceği fikri) geldiğinde vezirin meclisinde bulunan Fahrüddin Acemi daha fazla kendisini tutamayarak grubun liderini "sapkın"lıkla suçladı ve onu büyük bir hışımla lanetledi. Şehzade Mehmed'e sığınmak için sarayına kaçan adamı Acemi takip etti. Acemi'nin hışmından korkuya kapılan Şehzade olan bitene ses çıkarmadı. Fahrüddin Acemi hemen Edirne'deki yeni yapılan camiye gitti, burada müezzin halkın toplanması için özel bir çağrı yaptı. Halk toplandığında Fahrüddin Acemi, Hurufilerin inançlarını yerden yere vurdu. Onların ortadan kaldırılmasıyla kazanılacak manevi mükafatlardan uzun uzadıya bahsetti. Grubun liderini yakıp bu tehlikeli sapkınlık ateşinin daha fazla yayılmaması için ateş yakılması buyuruldu. Fahrüddin Acemi ateşi tutuşturmakta öylesine gayretkeşti ki uzun sakalına alevler sıçradı. Daha sonra çevredekiler Hurufilerin liderini ateşe attılar ve grubun diğer üyelerinin de haklarından başka şekillerde geldiler.
Sayfa 97 - Fatih Sultan Mehmed’i Hurufiliğe Katma GirişimiKitabı okudu
Sanki Fazlullah, kendisini büyük bir kaderin beklediğini biliyor gibiydi. Ama bu büyük kader ya evrensel hakimiyeti tesis edecek muazzam bir zafer, ya da devasa bir kozmik felakete sebep olacak korkutucu bir ölüm olacaktı. Bu ikinci olasılık bağlamında, rüyalarından bazıları onu Hz. İsa ya da Hüseyin gibi davaları uğruna acı bir biçimde hayatını kaybeden kişilerle özdeşleştiriyordu. Hatta bir tanesinin söylediğine göre, aksak bir adam kendisinin yakalanıp hapsedilmesi emrini veriyordu. Bu rüya, Fazlullah'ın aksak lakabıyla meşhur Timur'un buyruğu sonucunda hapsedilmesine dair bir önsezi olarak sunuluyor. Fazlullah'ın hikayesinin gerçek sonunda ise bu rüyaların işaret ettiği şehitlik ihtimali, onun evrensel hükümdarlık kurma düşlerine galip geldi.
Sayfa 37 - Davayı Kabul EdişiKitabı okudu
Reklam
Fazlullah'ın 1386-1387'de davayı yaymaya karar vermesi, takipçileri tarafından yazılan çoğu eserde bahsi geçen "ilahi azametin ortaya çıkışı"na işaret ediyordu. Tebriz'de yaşadığı ilk deneyimde Allah yalnızca Fazlullah'a zuhur etmişti. Bu seferki deneyimse daha önemliydi; zira şimdi Allah, kendisine seçmiş olduğu mecra olarak Fazlullah üzerinden dünyanın geri kalanına erişilir kılınıyordu. Bu noktada Fazlullah'ın yakın çevresinde güvendiği yedi kişi ona biat edip dini tasavvuruna bağlanarak daha sonra Hurufilik olarak anılacak teşekkülün temellerini attılar. Bu isimlerden bazıları Fazlullah'ın mesajının öldükten sonra da yayılmasında çok önemli bir rol oynadı.
Sayfa 34 - Davayı Kabul EdişiKitabı okudu
Fazlullah'ın keşf-i ilahi deneyiminden sonraki faaliyetlerine dair bildiklerimiz ondan önceki dönemde yaptıkları hakkındaki bilgimiz kadar bulanık. Takipçilerinin yazdıklarını da içeren bazı eserler, "ilahi azametin ortaya çıkışı" (zuhur-ı kibriya) olarak adlandırılan bu deneyimin 1386-1387'de (Hicri 788) yaşandığını belirten bir tarih listesi içerir. Ancak yukarıda zikredilen ve kendisinden bir çeşit zuhur olarak bahsedilen asıl keşfi 1374 (Hicri 775) senesinde cereyan etti. İlahi bilgiye mazhar olduğu tarih olarak öne sürülen bu iki yılı anlamlandırabilmenin en iyi yolu, yaşanan deneyimle bu yaşananı insanlara tebliğ etmek arasında bir ayrıma gitmektir. Başka bir deyişle, Fazlullah 1374 yılında ilahi keşfe mazhar oldu; fakat 1386-1387 yılına kadar Mehdilik davasını açıkça beyan etmedi. 1374 ile 1386-87 arasındaki aşağı yukarı on iki senelik ara dönem Fazlullah'ın, yaşadığı deneyimle yüzleştiği ve onu yavaş yavaş yakınlarıyla paylaştığı bir nevi hazırlık evresiydi. Bu sürecin sonunda davasını halka etraflıca tebliğ ederek insanları ona davet etti. Deneyimin yaşandığı ve tebliğ edildiği tarihler arasındaki dönemi on iki yıl olarak belirlemek Hz. Muhammed'in hayatını taklit etmek düşüncesiyle de yapılmış olabilir; çünkü Hz. Muhammed de Medine'ye hicret edip burada inananlardan oluşan müstakil bir cemaat oluşturmadan önce, 610’dan 622'ye kadar dinini Mekke'de yaymıştı.
Sayfa 33 - Davayı Kabul EdişiKitabı okudu