Mümkün olsa da buğday eker gibi insanların daha doğarken beynine eksek , " Unutacaksın- Yaşayacaksın - Umutlanacaksın " tohumunu. Dünya daha güzel olurdu,insanlar özel olurdu, izli olurdu .
“Ben bir felçliyim, yaşamak her şeye rağmen güzel değil, uykudan uyanıp gözlerin ışığın zehir edici parlaklığına düştüğünde, haklı-haksız sorgulamasına mahalle kahvesine uğrama alışkınlığı gibi düşüyorsun. Dün bugünden güzel değildi, yarın da bugünden güzel olmayacak. Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım, siz de biraz karamsar olun, her şey güllük gülistanlık değil. Karamsar yazdığım çoğu şey aslında sizin eseriniz; sormadınız, sorgulamadınız!”
Kahramanımız Bolay Demir ile birlikte tv ekranından bir zamanların Türkiye’sini izliyoruz. Bu kısımları rahmetli Levent Kırca ile akıllara kazınan ‘Olacak O Kadar’ programını izliyorum hissiyatı ile okudum. Siyasilerin tutarsızlıkları, evlendirme programlarının ahlaksızlıkları, uzman bilmem falancanın saçmalıkları...
Bolay Demir, 2000 yılında F Tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına açlık grevi ve ölüm orucu ile direnen, ismiyle tezat ‘Hayata Tutunma Operasyonu’ ile yaşamına felçli olarak devam eden-etmeye çalışan bir gençtir.
Bolay Demir, mektupları, iç dökmeleri, tv ekranından gördükleri, çizdiği harika ülkemden insanı manzaraları ile rengarenk fakat huzursuz eden, sorgulatan bir karakter. Kaleminiz hep yazsın.
.
Tüm cümlelerimin sonu ‘bilmiyorum’ ile bitiyor. Bilmiyorum’lar aslında yaşamımızın özeti; çokluğu hatalarımızı, azlığı hatasızlığımızı ifade ediyor. Bilmiyorum’lar bazen doğrudur, bazen değildir.
"Korkağız biz, doğru soruya da her zaman doğru cevap vermeyiz, haklının yanında olmak için durum değerlendirmesi yaparız. Haklının yanında durmak bize kazanç sağlıyorsa dimdik dururuz, kazanç sağlamıyorsa haklı zaten haksız. "