En Beğenilen Felsefi ve İrfani Söyleşiler Gönderileri
En Beğenilen Felsefi ve İrfani Söyleşiler kitaplarını, en beğenilen Felsefi ve İrfani Söyleşiler sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Felsefi ve İrfani Söyleşiler yazarlarını, en beğenilen Felsefi ve İrfani Söyleşiler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bulut, rüzgâr, ay, güneş, felek, hepsi iş yapar,
Ta ki sen eline ekmek alabilesin ve gafletle yemeyesin.
Bütün bunlar sen ekmek yiyebilesin ve hayatta kalabilesin, diyedir. Bakın Sa'di en sonunda ne buyuruyor: “Gaflete düşmeyesin.” Peki gaflete düşmemek ne demektir? Bunu basitçe geçmeyelim. Yani bilince dönüşmesi gerekiyor. Gaflet bilincin yokluğudur. Bütün bunlar bilince dönüşmelidir, demek istiyor.
Kemâlden ve insanın kemâlinden çokça söz ediyoruz. Belki izleyicilerimiz “Sizin kemâlden kastettiğiniz nedir? Kemâl ne demektir?” diye sorarlar. Kemâl, bilinç demektir. Bilinç olmaksızın kemâlden söz edilemez. Bilincin olmadığı yerde kemâl de yoktur.
- " (...) Firavun, nasûti benliğine gömülmüştür ve kendisinden başka hiçbir şey görememektedir.
Hz. Musa ise kendi benliğini ortadan kaldırmak istemektedir..."
Eski Marksistlerden biri 50-60 yıl önce ideolojik bir suç yüzünden Moskova'dan Sibirya'ya sürgün ediliyor. Sibirya çok soğuk ve şartları çok zorlu bir yerdir. O kitapta şöyle yazmıştı: Ben oraya Hâfız'ın divanını götürmüştüm ve o benim hayatımı kurtardı. Eğer o kitap olmasaydı ben orada çürür, ölür giderdim. Daha sonra da Hâfız'ın divanının onu nasıl kurtardığını açıklıyor. O kitapta diyor ki ben Hâfız'ın şu şiirini okurdum:
Yusuf-e gom geşte baz ayed be Kenan gam me khor
Kolbe-yi ahzan şeved ruzi golistan gam mekhor
****
Kaybolmuş Yusuf'un bir gün Kenan iline döner gamlanma
Hüzün dolu kulüben bir gün gül bahçesi olur gamlanma.
İşte bu umut ışığı benim yüreğimi aydınlatır, içimi ısıtırdı. Bu şekilde hayatta kaldım ve o korkunç yerden kurtuldum. Bu satırları yazdığına göre demek ki geri dönmüş.
Evet umut olmalı; ancak sadece umut da yetmez, umut aklın hükmü ile birlikte olmalıdır. Daima akıldan yardım alınmalı, hem çölün hem de caddelerin hilelerine aldanmamalıyız. Çünkü aldatıcılar sadece çölde değiller, cadde ve sokaklarda da varlar.
Hafız'ın tabiriyle;
Rehrov-e menzil-e eşgim o, z serhadd-e adem
Tâ be iglim-e vucud in heme râh amedim.
Aşk menzilinin yolcusuyuz ve adem (yokluk) serhaddinden, Bu varlık iklimine kadar bunca yol geldik.
Hâfız'ın “bunca yol” diye söz ettiği yol, çok uzun bir yoldur. Biz o uzun yolu geçerek bu âleme geldik. Hâfız'ın şiirinde geçen çok önemli bir husus var. O, biz ademden, yani “yokluktan geldik” demiyor. Ademin serhaddinden geldik, diyor. Öncelikle “aşk menzilinin yolcusuyuz” diyor. Aşk da kendi başına bir hareketür ve “ademin serhaddinden geldik” diyor.
.
İnsan da varlığın bir şuunudur, varlığın bir tecellisidir. Varlığın kendisinde tevazun(dengede olma) vardır, varlığın taayyünlerinde(ortaya çıkmasında) tevazun vardır. Tüm âlemde, mülkte ve melekütta tevazun vardır. Yani her şey yerli yerindedir. Zerre kadar bir aşağılık veya yukarılık, azlık veya çokluk yahut bir hata yoktur. Nokta kadar hata yoktur, her şey tevazun halindedir. Bütün melekütta tevazun olduğu gibi bu âlemde de tevazun vardır. Arada şeytanlık edip dengeyi bozan bizleriz.