Herkes yaşamayı sever Orhan.
Ben yılanı öldürmeseydim, yılan beni sokacaktı. Ama kuşlar... Onlar masum ve zararsız yaratıklar... Gel gör ki, dünyada kuşlara olduğu kadar, yılanlara da yer var... Tıpkı güller ve dikenler gibi.
İkisi de aynı ağacın dallarında ve gövdesinde barınamazlar mı?
Yollar gurbete bağlanırken, zaman erimez olur... Hele bir de geride bırakılan yaşlı gözler, yorgun yorgun sallanan eller hatıra düştükçe... Ne mazide kalan acı ve tatlı günler, ne atinin gül bahçeleri vaad eden tatlı hayalleri, ne de yağmurlu bir havada üşümüşlük, ilgilendirmez adamı.. Han duvarlarına kara yazılarla yazılmış hasret yüklü mısralardan maada hiçbir şey. O silik kir ve yağ lekeleri ile işlenmiş, insanın içine çöreklenmiş acı dolu nağmeler, ayrılığın, hasretin katmerlisinin tarifçesidir... Sanki her yolculuğun gönlünden birer parça kopup, han duvarlarına yapışmış gibi bişey... Hislerin, en alası, altun sahifeli yapraklarda değil, bu efkar kere efkar yüklü duvarlarda tarihleşir...